M.VEYSİ TUNÇ veysi_tunc@hotmail.com

DİRİLİŞ VE DİRENİŞİN TEMELLERİYLE OYNAMAK

04 Eylül 2016 Pazar 13:10

15 Temmuz’da istiklal ve istikbalimize kast edenlere karşı halkımızın malıyla, kanıyla ve canıyla ortaya koyduğu destansı mücadele; söndürülmeye, sonlandırılmaya ve saptırılmaya çalışılıyor.


Bu kirli ve kinli hedefleri gerçekleştirmek isteyen Batı ve işbirlikçileri değişik yöntemlerle saldırılarını sürdürmektedirler. Büyük bir algı operasyonu ve medya muharebesiyle karşı karşıyayız. Sahte kahramanları ön plana çıkarma gayreti, bitmek bilmeyen soyut ve sonuçsuz tartışmalar, itirafçılarla sulandırılmaya çalışılan bir süreci yaşamaktayız.


Belli kesimlerin laik ve Kemalistlere yer açma çabası ve işgal girişiminin engellenmesinde bu zihniyetin savunucularının belirleyici rol oynadığı şeklindeki temelsiz söylemlerine şahit olmaktayız. Bazı örnekler üzerinden düşüncelerimizi temellendirelim.


Kasetle gelen, katillere arkadaş diyebilen, keskin dönüşler yapabilme kapasitesine sahip Kemal Kılıçdaroğlu’nun darbenin Kemalist subaylar tarafından engellendiğini söylemesi pek manidardır. Bu toptancı yaklaşımın gayesi nedir?


Koç Holding; Gezi kalkışmasına alenen destek veren, 17/25 Aralık darbe girişimi sonrasında tespihlerle, ananaslarla, rafineri işleriyle FETÖ’yle muhabbeti tescillenen ve darbelerden sonra güçlenerek çıkan bir zengin kulübüdür. Bu holdingin başkanvekili Ali Koç’un işgal teşebbüsünden bir ay sonra, 15 Temmuz darbe girişimi laik eğitimin önemini gösterdiğini söyleyip ‘’köprüde askerin kafasını kestiler’’ ve ‘’cadı avı’’ gibi kara propaganda gayretleri toplumsal ve tarihsel süreç göz önünde bulundurulduğunda ya tamamen cahilliktir ya da doğrudan darbeciliktir.


Uzun yıllar Zaman gazetesinde köşe yazarlığı yapan ve bir dönem Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanlığı görevine de getirilen Ethem Mahçupyan’ın bilgiden ve belgeden yoksun kendisini mahcup edecek şu ifadelerine dikkat kesilelim:


’’Laik kesimin sıradan insanları, medyası ve partisi direnişe sahip çıkmasaydı ya ölenler öldükleriyle kalır ve iktidar çöker ya da iç savaşa gidilir, ülke Suriye’den beter olurdu.’’


Marmara İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse’nin – çok ani ve anormal çıkışları vardır-  mevzumuzla ilgili ifadelerini olduğu gibi aktarıyorum:
‘’Ama buradaki halkın direnişi din adına yapılmış bir direniş değil, demokrasi adına yapılmış bir direniş. Şunu söylüyorum. Bunu sloganik hale getireyim isterseniz: Allahu Ekber sesinin demokrasi sesini bastırmaması gerekiyor.’’


Son olarak ülkemizde sol denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Murat Belge, darbe girişiminin hemen ardından halkın darbeye karşı direnmediğini, darbe püskürtüldükten çok sonra halkın sokağa çıkıp şov yaptığını köşesinde yazdı. FETÖ’nün kuruluşlarından olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın maaşa bağladığı Belge:’’ Sokağa çıkmayı düşündüm ama Allahu Ekber sloganı atanlarla ne işim olur diye düşünüp çıkmadım.’’ diyor.


Evet bazı siyasetçi, iş adamı, ilahiyatçı ve köşe yazarların 15 Temmuz sonrasıyla ilgili akıl almaz çıkarımları, zorlama ve zorunlu söylemleri, belli kesimlere alan açma çabaları, dine ve dindarlara menfi bakış açısıyla adeta 15 Temmuz işgal girişiminde başarısız olanların destan yazan milletin direnişine ve dirilişine yöneldiklerini göstermektedir.    


27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerini gerçekleştirenler nasıl bir eğitim aldılar? Hangi siyasi düşünceye sahiptiler? Sormak ve sorgulamak gerek.


Bizlerin sorumluluğu destanın asıl kahramanlarını unutturmamak, dindar ve duyarlı halkın uyutulmasını engellemek, yaşadığımız musibetten almamız gereken nasihatlerle hayatı ve insanı şekillendirmektir.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #