Günümüzde zihin ve zemin bağlamında büyük bir işgal ve istila girişimiyle karşı karşıyayız. İçerden ve dışarıdan kuşatmaya maruz kalmaktayız. Küresel odaklar; din, mezhep ve ırk temelli zenginliklerimizi çatışma ve çarpışma aracı olarak kullanmaktalar. Ayrıntı sayılacak hususları ayrılığa, ayrışmaya götürecek kadar kaşımaktalar.
Terörün küresel hale gelmesine neden olan şer ve şeytani yapılar, kurdukları örgütlerin kullanışlılık derecesine, kendi amaçlarına uyma ve halkı uyutma potansiyeline göre bu örgütlere kısa veya uzun vadede yatırım yapmaktalar. Ülkemizi zihin ve zemin bakımından ele geçirmek isteyenlerle beraber çalışan en taşkın ve azgın terörist, taşeron örgütler; FETÖ, DAİŞ, PKK/PYD’dir.
Bir taraftan ılımlı İslam projesiyle omurgasıyla oynanan, batılla uyumlu, Protestan bir din anlayışı sunan FETÖ, diğer taraftan radikal İslam şeklinde pazarlanan, barış dini olan İslam’ın terörün birlikte anılmasına neden olan Batı’nın emellerini eyleme ve eleme dönüştürerek gerçekleştiren DAİŞ.
Paralel din anlayışının devlete yansımış şekli olan FETÖ; Avrupa, ABD ve İsrail tarafından ulusal ve uluslar arası alanda desteklendi, hakla batılı harmanlayarak büyüdü, büyütüldü. Tarihte ender görülecek bir fitne üreten bu örgüt hedefine ulaşmak için her yolu mubah gördü. Dini bile alenen kullandı. İnsanımızı acımasızca kandırdı ve yetişmiş bir nesle kıydı. 15 Temmuz işgal girişimine önayak olmasıyla Müslümanların sadece zihnini değil zeminini de istila edebileceğini gösterdi. Ülkemizi birçok açıdan kuşatan bu örgüt, aldığı darbelerle çöküşün eşiğinde…
Avrupa’da İslamofobiyi hortlatmak, Suriye ve Irak’ı dizayn etmek, muhalifler karşısında Esed’in elini güçlendirmek ve Türkiye’de kaos oluşturmak isteyen DAİŞ’in İslam’la yakından uzaktan bir alakası yoktur. Dini kullanan eli kanlı bu örgüte Türkiye’nin destek verdiği şeklinde bir algı operasyonu yapıldı. Böylece Erdoğan’ı terörle ilişkilendirerek yıpratmak istediler FETÖ medyası başta olmak üzere. Fırat Kalkanı operasyonuyla bu iddiaların asılsız olduğu kanıtlandı. DAİŞ’in ülkemiz için tehdit oluşturduğu sınır boyu temizlendi. Ancak çocukları bile canlı bomba yapabilecek ve masum insanların canına kıyan bir anlayışla başarılı mücadele sadece silahla olmaz, bu sürece sadırlar ve satırlar da dâhil edilmeli.
Batı için en kullanışlı etnik temelli terör örgütleri olan PKK/PYD sırtlarını birbirine dayayan ikiz kardeşlerdir. Her iki örgüt, Kürtlerin İslam’la bağlarını koparan, kültürünü eriten, seküler oluşumlardır. Bu anlamda muhafazakâr Barzani’nin kurmak istediği Kürt devleti Batı’ya hizmet etmeyeceğinden destek göremeyecek. Marksist, Komünist ve ırkçılığı temele alan terör örgütlerinin önü açılacaktır. PKK sözde Kürt halkının haklarını savunuyorum safsatasıyla halkı kandırmakta ve katletmektedir. PYD ise kendine muhalif Kürtleri ya sürmekte ya da süründürmektedir. 13 Ekim 2015’te Uluslararası Af Örgütü PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde Arap ve Türkmen sivillerin yaşadığı bölgeleri kullanılmaz hale getirdiği, insan haklarını ihlal ettiği ve savaş suçu işlediğini bildiren bir rapor yayımladı. PKK/PYD’nin kin, kan, katliam ve kıyım odaklı olmasına rağmen ülkemiz içinde ve dışında çok kullanışlı özelliğinden dolayı Batı tarafından alenen desteklenmektedir. Bu bağlamda Suriye’ye girmek veya Cerablus’a yapılan sıradan askeri bir operasyondan daha farklı ve fazla anlamlar taşımaktadır.
Tüm bu terör örgütleriyle kuşatılmışlığa, ateş topu ve kan gölüne çevrilmesine rağmen ülkemiz düşmedi, düşürülemedi. İşgal girişimlerini püskürttü.
Nihayetinde tarihi derinliği ve kültürel zenginliğiyle farklı din, dil ve ırklara sulh ve selamet yurdu olmayı başaran tek küresel medeniyet tecrübesine sahip Türkiye’miz, yeniden mazlumlara, mağluplara umut olacak. Mahrumlara kucak açacak. Muharebelerde muzaffer olacak. Dün olduğu gibi yarın da İslam dünyasını toparlayacaktır. Çünkü Müslümanları ayağa kaldıracak, onlara yol açacak, yön verecek tek ve son kaledir, Türkiye.