SON EKLENENLER

Eğitim emekçileri: Yapısal sorunlara neşter atılmalı

Eğitim emekçileri, KESK 10. Olağan Genel Kuruluna giderken yaşadıkları sorunları ve taleplerini anlattı.
14 Haziran 2021 12:23

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 10. Olağan Kongresi, yaklaşık 2 yıldır süren salgında, emekçilerin önemli hak kaybına uğradığı, demokratik kazanımların ortadan kaldırıldığı bir süreçte, 24-25 Haziran tarihlerinde Ankara’da gerçekleşecek. Demokrasi ve emek mücadelesinin seyrinin belirlenmesi açısından yapılacak kongrenin önemine dikkat çeken eğitim emekçileri; bir yandan kapitalizmin derinleşen krizi, devlet-mafya-sermaye-siyaset ittifakları ile iktidarın daha çok otoriterleşerek ayakta kalmaya çalıştığına, öte yandan pandemi koşullarında açlığa, yoksulluğa, güvencesizliğe ölüme terk edilen milyonların olduğuna dikkat çekiyor. Gazetemize konuşan eğitim emekçileri KESK’in bütün kamu emekçilerini kapsayacak, onların sesi olacak bir programı hayata geçirmeye ihtiyacı olduğunu belirterek, “KESK bu kongrede yapısal sorunlarına neşter atmak ve bürokratik eğilimlerle hesaplaşmak zorundadır. Bunu başarabildiği oranda mücadeleyi büyütebilir ve yeniden milyonlarca kamu emekçisinin sesi, temsilcisi olabilir” diyor.

‘EĞİTİM EMEKÇİLERİ BİRÇOK SORUNLA BOĞUŞUYOR’

Eğitim Sen İstanbul 4 No’lu ŞubeYürütme Kurulu Üyesi Abdullah Yeterge, “Eğitim emekçileri birçok sorunla boğuşuyor. Özellikle pandemi koşullarının da eklendiğini düşünürsek emekçiler daha da ağırlaşan yaşam koşullarıyla cebelleşmektedir. Eğitim Sen Genel Kurulunda hemen hemen hiç konuşulmayan bu sorunlar, genel kuruldan bu yana daha da artmıştır” dedi. Eğitim Sen Genel Kurulunun gruplar arasındaki tartışmalarla geçtiğini belirten Yeterge “Pandeminin başlamasından bu yana deyim yerindeyse eğitim emekçileri şamar oğlanına dönmüş, her kesim tarafından suçlanmış, kendi başının çaresine bakmıştır. Sendikamız yüz yüze eğitimi ister gibi yapmış ama pek de savunmamış, eğitim emekçileri ise aşılanmadan işyerlerine gitmekten ürkerek yüz yüze eğitimden yana tavır alamamıştır. Sendikamız yüz yüze eğitimi neden savunduğunu üyelerine anlatmakta yetersiz kalmış ve çoğu zaman da merkezden yüz yüze eğitimin öğretmenler aşılanmadan başlamaması gerektiği yönünde açıklamalar da gelmiştir. Yüz yüze eğitim olmayınca da aşı talebi çok fazla yüksek sesle dile getirilmemiş, eğitim emekçileri öncelikli aşı yapılacak gruba bile girememiştir” dedi.

‘MEB, ÖĞRENCİLERİ KENDİ HALİNE BIRAKTI’

“Pandemi nedeniyle okulların kapatılmasıyla birlikte evden çalışan öğretmen ve öğrencilere tablet ve internet paketi verilmeliydi” diyen Yeterge bu süreçte eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunları şöyle anlattı: “Toplumun gözünde öğretmenler okulların açılmasını istemeyen, yattığı yerden maaş alan kişiler durumuna getirilmiştir. Bu başta kendi sendikamız olmakla birlikte tüm eğitim sendikalarının sorunları yeterince dile getiremeyişinden kaynaklanmıştır. Bu süreç özellikle kadın eğitim emekçilerini çok zorlamış, bir yandan ev ve kendi çocuklarının sorunlarıyla bir taraftan da EBA sorunlarıyla baş başa kalmışlardır.”

Eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştiren online eğitime karşı durulması ve yüz yüze eğitimin istisnasız talep edilmesi gerektiğini dile getiren Yeterge, “Pandemi sürecinde öğrencilerin yaklaşık dörtte biri eğitimden kopmuş ve kendi kaderine terk edilmiştir. Eğitimden kopan bu çocukların hepsi de dar gelirli ailelerin çocuklarıdır. Özel okullar her fırsatta bir şekilde yüz yüze eğitim vermekte ya da online da olsa tüm öğrencilerine ulaşabilmektedir. Devam zorunluluğunu da kaldıran MEB, öğrencileri tamamen kendi haline bırakmış, deyim yerindeyse havlu atarak eğitimden uzaklaşıp minderden çekilmiştir. Elbette bu durum sendika şubelerinde tartışılmakta ve üyelerimizin yüz yüze eğitimi niçin savunmamız gerektiği konusunda ikna edilmesi için eğitim çalışmaları yapılmaktadır.”

‘EMEKÇİLER BÜYÜMEDEN PAY ALMALI’

Eğitim emekçilerinin öncelikli talebinin yaklaşan toplu sözleşmede kayıplarının giderilmesi olduğunu belirten Yeterge, “Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Kamu-Sen ve KESK başkanlarına ortak mektup göndererek toplu sözleşme görüşmelerinde birlikte hareket etme çağrısında bulunmuştur. Bu önemli bir fırsattır ve sendikamızın bunu iyi değerlendirmesi gerekir. Asgari şartlarda anlaşarak ortak hareket edilmeli ve eğitim emekçilerinin yıllardır kötüleşen yaşam şartlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır. Örneğin 2015 yılında ortalama 823 dolar olan öğretmen maaşı şu anda 529 dolara gerilemiştir. TÜİK verilerine göre ekonomi bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 büyümüşse emekçiler de bu büyümeden kendisine düşen payı almalı, enflasyonla eriyen gelirleri hiç olmazsa 2015 yılı seviyesine getirilmelidir. Öğretmenlerin aşıları tamamlanmalı ve yüz yüze eğitim kesintisiz devam etmelidir. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik kaldırılmalı ve atama bekleyen öğretmenlerin ataması yapılarak sınıf mevcutları 20’ye düşürülmelidir. Bu taleplerle toplu sözleşme masasına sendikalar birlikte oturmalıdır” diye konuştu.

‘EMEKÇİLERİN CİDDİ BİR KAYBI VAR’

Kamu emekçileri önemli ekonomik kayıplar yaşarken KESK’in bu süreçte eksik kaldığını dile getiren Eğitim Sen 9 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Özev, “Bir yıldan fazladır süren salgında işçilerin, emekçilerin önemli hak kaybına uğradığı, demokratik kazanımların ortadan kaldırıldığı, hak arama eylemlerinin baskı altına alındığı günleri yaşamaktayız. Kovid-19’un işçi emekçi hastalığı olduğu açığa çıkmış durumda. Çarklar dönsün anlayışı ile çalıştırılan emekçiler virüse yakalanmış hayatlarını kaybetmişlerdir” dedi.

Özev eğitim emekçilerinin 24-25 Haziran’da yapılacak kongreye şu sorunlar ve taleplerle gittiğini aktardı: “Ek göstergenin 3600’e çıkartılması, grevli toplu sözleşmeli bir sendika yasası, hayat pahalılığı ve bütün tüketim mallarına yapılan zamlar karşısındaki ekonomik kayıplarının karşılanması, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çıkarılan OHAL’in tüm sonuçları ile ortadan kaldırılması, haksız hukuksuz şekilde ihraç edilen kamu emekçilerinin derhal işlerine dönmesi, kamuda farklı statüde çalışan emekçilerin iş güvencelerine kavuşturulması.”

‘TOPLUMSAL HAREKET SENDİKACILIĞI DEĞİL, SINIF SENDİKACILIĞI’

Kongrenin kamu emekçilerinin toplu iş sözleşmesi öncesine denk geldiğini hatırlatan Özev, “Kamu emekçileri farklı sendikalara bölünmüş durumda. Bu bölünmüşlük hak elde etme konusunda önemli sorunlara neden oluyor. KESK’in bütün kamu emekçilerinin sesi olacak, emekçileri birleştirecek bir tutum takınması, buna uygun bir mücadele programı ortaya koyması gerekiyor. İş yerlerinde farklı siyasi görüşte olan emekçilerin talepleri ve çıkarları ortak” ifadelerini kullandı.

KESK’in toplumsal hareket sendikacılığı gibi sınıf dışı anlayışları değil sınıf sendikacılığını savunması gerektiğini belirten Özev, “KESK emekçileri karar alma süreçlerine dahil etmelidir. Kongre kısır tartışmalar yerine yapısal sorunlarını çözen, sorunları işyerlerinde tartıştıran, emekçileri ortaklaştıran bir program ortaya koymalıdır” dedi.

‘KESK BÜROKRATİK EĞİLİMLERLE HESAPLAŞMAK ZORUNDADIR’

Eğitim Sen 2 No’lu Şube Sekreteri Sevgi Yılmaz ise KESK’in Türkiye’de sınıf mücadelesinde kamu emekçileri alanında önemli bir merkez olduğunu, bütün tartışma ve yapısal sorunlarına rağmen iyi bir mevzi olduğunu vurguladı. Ancak kongrelerde yıllardır sendikaların örgütsel işleyişinin tartışıldığını belirten Yılmaz, “Tüzükte de belirtildiği gibi demokratik merkeziyetçiliği esas alacak, üyelerin karar süreçlerine katılarak mücadele programı oluşturacağı bir yapılanma mı, yoksa üstte siyasi anlayışların kendi programlarını hayata geçirebilecekleri, üye iradesini dışlayan bir yapılanma mı? Bundan önceki 9 genel kurulda maalesef delege sayıları üzerinden yapılan hesaplarla, ittifaklarla oluşturulan kurullara baktığımızda diyebiliriz ki demokratik merkeziyetçiliğin demokratik kısmı ötelenmiştir. KESK’te ‘Söz, yetki, karar çalışanlarda’ ile başlayan süreç ‘Söz, yetki, karar kadrolarda’ ile devam etmiştir. Bu değişimde KESK’i oluşturan dinamiklerin sendikal anlayışları belirleyici olmuştur. Bu kongrede KESK yapısal sorunlarına neşter atmak ve bürokratik eğilimlerle hesaplaşmak zorundadır. Bunu başarabildiği oranda mücadeleyi büyütebilir ve yeniden milyonlarca kamu emekçisinin sesi, temsilcisi olabilir. Kongre kısır tartışmalar yerine yapısal sorunlarını çözen, mücadelenin önünü tıkayan eylem ve etkinliklerde sorunları iş yerlerinde tartıştıran, ortaklaştıran bir program ortaya koymalıdır” diye konuştu.

‘KESK’İN GÖREVİ MÜCADELEYİ ORTAKLAŞTIRMAKTIR’

KESK’in kuruluşundan bugüne kadar, önemli sorumluluklarından birinin de hem çatısı altındaki sendikaları hem de mücadelenin ihtiyaçlarına göre işçi, memur sendikaları, konfederasyonları, emek ve meslek örgütleri ile mücadeleyi ortaklaştırmak olduğunu ifade eden Yılmaz şöyle devam etti: “Bunu dönem dönem çağrıcı da olarak başarılı bir biçimde hayata geçirmiştir. Ancak yıllar içinde KESK, bu konuda da içindeki siyasi anlayışların bakış açısı, öncelikleri ve hassasiyetleri ile davranmıştır, daralmıştır. İçerde “solcuların birliğini” esas alan yaklaşım dışarıda da ‘Şu konfederasyonla, şu meslek örgütü ile yan yana gelmem, bu sendika mıdır’ tartışmalarını yürütmüştür. Üstelik işyerlerinde ortak mücadele çağrısına rağmen! Kamu emekçilerinin hizmet üretme koşullarının dönüştüğü, her aşamasında inanılmaz bir denetim kıskacına sokulduğu, emeğine yabancılaştığı, giderek kazanımlarını yitirdiği, dolayısıyla hızla ‘işçileştiği’ koşullarda emek-sermaye çelişkisini reddedenlerin, sınıf sendikacılığını reddetmeleri anlaşılırdır, ancak kabul edilemezdir.”

EVRENSEL

KAMU EXPRESS SAYFASINI
YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
SON EKLENEN HABERLER