YKS adım adım yaklaşıyor.
Öğrenciler de hazırlıklarına ara vermeden devam ediyor.
Hayatın kendisinin bir sınav olduğunu unutarak sınavlara karşı çıkarız hep.
Oysa talebin yoğun olduğu bazı alanlarda bir sıralama yapılmak zorunda kalınabilir ve bunu yapmanın da en adil yolu sınavdır.
Sınavın kovid nedeniyle ertelenmesi sonra tekrar öne çekilmesi kararını doğru bulmadığımı gerekçeleriyle dile getirmiştim önceki yazılarımdan birinde.
Artık bu geçti ve öğrencilerin büyük bir bölümü şoku üzerlerinden attılar.
Bu, kararın yanlışlığından hiçbir şey alıp götürmez.
Bu yazıda da sınava ya da sınavın uygulanmasına yönelik bir konuya değinmek istiyorum.
Umarım çok uzatmadan meramımı anlatmayı başarırım.
İlgili ve yetkililerin bildiği gibi güzel sanatlar liselerine yetenek sınavıyla öğrenci alınıyor.
Bu sınavda akademik başarının etkisi yüzde otuz.
Yani yetenek çok büyük bir etken.
Öğrenciler de yetenek sınavı sonucuna göre girdikleri okullarında dört yıl boyunca eğitim alıp çok sağlam bir alt yapıya sahip oluyorlar.
Gelin görün ki dört yılın sonunda bu öğrenciler alanlarında meslek sahibi olmak, özellikle öğretmen olmak üzere YKS’ye giriyorlar.
Sorun da burada başlıyor.
Ya da karşılarına çıkıyor.
Bilindiği gibi bazı bölümlerin tercih edilebilmesi için belli bir sıralamanın içine girmek gerekiyor.
Bu da sınavda akademik başarı göstermek anlamına geliyor.
Yani dört yıl boyunca sanatla, müzikle, udla, kemanla, boyayla, paletle haşır neşir olan, konserden konsere, sergiden sergiye koşan öğrenciler karşılarında tamamen bilgi tespitine yönelik bir sınav buluyorlar.
Bu sınavda ilk 800 bin içine girmek zorundalar yetenek sınavları için.
Bu, 180 barajından daha fazlası demek.
Ve bu çocukların alanlarıyla ilgili yükseköğretim bölümlerine girmekten daha başka bir şansları yok.
Tabi ki öğretmenlik bölümleri en yüksek sıralamadan öğrenci alsın, en yüksek puanları alanlar öğretmen olsun.
Ama bu yaklaşım güzel sanatlar lisesi öğrencileri açısından bir cezalandırma niteliği taşıyor.
Bunun sonucunda ne mi oluyor?
Güzel sanatlar liselerinin kontenjanları boş kalıyor.
Üniversitelerin ilgili bölümleri de.
Üniversiteler de kontenjanları doldurmak için matematik, fizik, kimya veya diğer alanlardan epey soru çözmüş ama yeteneği olmayan öğrencilere açıyor kapılarını.
Sonuç yetenekle değil mecburiyetle seçilmiş bir alan ve Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘kültür ve sanatta’ geri kaldık şikâyetleri.
Bu gidişle daha da devam edecek.
YÖK ya da ÖSYM’nin bu alanda eğitim alan ve öğretmenlik hayali kuran öğrencilere her sınav döneminde hayal kırıklığı yaşatmaktan vaz geçmesini bekliyoruz.
Böylece yakında kapısına kilit vurmak zorunda kalmayacağız güzel sanatlar liselerinin.
Yoksa bunu da mı Sayın Cumhurbaşkanı çözsün?
Sınava girecek bütün adaylara başarılar diliyorum.
Bilgilendirmeleri için meslektaşlarım rehber öğretmen Zeki Bilgili ve Osman Öksüz’e teşekkür ederim.