Zulm ile abad olanın sonu berbat olur düsturuna inananlardanım. Dolayısıyla rüyalar ülkesi Amerika’nın sonunun da berbat olacağından adım gibi eminim. Ezilen, sömürülen, hakir görülen, kanı emilen halkların üzerinde yanan ateş bir gün sönecekse benim ömrümün vefa edip etmemesi hiç de önemli değildir.
Sadece Türkiye’ye karşı değil, diğer ülkelere karşı da aynı tavır içinde olan ABD, dış politikasını ajanları eliyle yalan, yönlendirme ve manipülasyonlar üzerine kurmuştur. Dünya üzerinde en geçerli paranın sahibi olması hasebiyle karıştırmak istediği ülkelerin içinden ve dışından ajanları paraya boğarak kiralaması kolay olmuştur ve olmaktadır.
John Bass denilen ajan bizim sahip olduğumuz bilgilere göre bunların sonuncusudur. Kendi ifadesi bunun ipuçlarını vermektedir. Ne diyor ajan Bass: ‘Elçiliğimizde ajan yoktur’. E olmaz tabi, bir tanesi Türk yargısına, adaletine teslim edildi, bir tanesi de sensin ve görev süren dolduğu iin defolup gideceksin.
Ahh Türkiyem, keşke kurulduğun günden beri bu kadar dik duruşlu, şahsiyetli, dirayetli bir dış politika izleseydin.
İçerdeki gereksiz tartışmalara, kardeş kavgalarına bir son verip de önünü görebilseydin, enerjini çalışmaya, üretmeye aktarıp üretimden kazansaydın.
Büyüseydin, güçlenseydin de şu ajanı tutuklayıp içeri tıkabilseydin.
O zaman görürdün ABD’nin müttefikliğini.
Aslında müttefiğimizin yalancı müttefikliğini geçmiş zamanlarda çok gördük.
Marshall yardımlarıyla gördük.
Savaşlardan yorgun ve bitap düşmüş bazı Avrupa ülkelerini de kapsayan yardımlar Türkiye’yi da kapsamış, Türkiye’nin sanayileşmesinden çok bir tarım ülkesi olarak kalmasına zemin hazırlanmıştır.
Arkasından Hilts Raporu gelmektedir. Bu rapor da akıllara durgunluk verecek şekilde Anadolu’yu baştan sona, doğudan batıya, kuzeyden güneye bağlayacak demiryolları ağına gerek olmadığını, karayolu taşımacılığının çok daha ucuz olduğunu iddia etmekte, karayolu ağının geişletilmesini savunmaktadır.
Abdülhamid Han’ın kemikleri sızmlamamış mıdır sanki bu rapor karşısında. Zira Abdülhamid demiryolu inşasına büyük önem vermiş, başta son derece stratejik öneme sahip Hicaz demiryolu olmak üzere birçok hat inşa ettirmiştir.
Oysa karayollarının gelişmesi kamyon taşımacılığının gelişmesine bu da olsa olsa tarım ürünlerinin limanlara taşınmasına yarayacaktı sadece.
Dost(!) ABD’nin gözlerimizi yaşartacak bir başka faaliyeti de Thornburg raporudur. Bu harika ve dostlar başına raporun en önemli özelliği de Karabük demir çelik fabrikasının tasfiye edilmesini istemesidir.
Ayrıca Türkiye’nin o dönemdeki kalkınma planlarında yer alan lokomotif üretimi, makine ve motor imali ile suni gübre fabrikası imali için ihtiyaç duyulan krediyi veto etmiştir. Veto ettiği krediyle ilgili raporu kendisi hazırlamasına rağmen.
Daha sonra gelen ve Türkiye’yi dünya bankasıyla tanıştıran Barker raporu da diğerleri gibi tarımla kalkınmayı tavsiye eden raporlardan biri.
Aklıma Türkiye’nin, Trabzon’un ve mikro planda Tonya’nın kurtuluşunu turizmde gören dostlar geliyor.
Yazımın sonuna geldim. Müttefik Amerika’nın Kıbrıs Barış Harekatı sırasında gösterdiği vefakar dostluğu dile getirmeye fırsat bulamadan.
Kaynaklar
Özgür Sedat, Necmettin Erbakan Gümüş Motor, İlke Yayıncılık
http://www.metinhulagu.com/images/dosyalar/20120302112500_0.pdf 14.10.2017
Savaş Keleş, Emrullah Alemdar (Tarih Öğretmeni)