FERZENDE AÇAN ferezucan_12@hotmail.com

EĞİTİM SİSTEMİNDE KALİTE SORUNU

17 Kasım 2014 Pazartesi 21:38

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi eğitim kalitesiyle doğru orantılıdır. Bu yüzden tarih boyunca milletlerin, ülkelerin hatta kıtaların kaderini değiştiren en önemli şey eğitim olmuştur. Nitekim Arap yarımadası cehaletten, vahiyle desteklenmiş eğitim ile kısa sürede aydınlığa kavuşmuş ve ortaya İslam medeniyeti çıkmıştır. Avrupa ise tam tersine eğitimin kilisenin esaretinden kurtulmasıyla hızla gelişmiş ve bugünkü Avrupa medeniyeti ortaya çıkmıştır. Kendi tarihimize baktığımızda ise Osmanlı’yı zirveye taşıyan ana unsur; iyi eğitim almış siyasi kadrolardır. Nitekim Sultan Mehmet’i Fatih yapan, iyi bir devlet adamı olmanın yanında iyi bir İlim adamı ve mühendis kimliğidir. Fakat 16. yüzyıldan itibaren eğitim sistemimiz bozulmaya başlamış, medreselerin içi boşaltılmış ehliyet ve liyakatten yoksun kişiler eğitime yön vermeye başlamıştır. Bu durumu düzeltmek için Avrupa’ya öğrenci gönderilmiş, Avrupai tarzda okullar açılmışsa da eğitimde nitelik sorunu hep devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde ise eğitimde çok yol katledilmişse de kalite sorunu hep devam etmiştir. Eğitim sistemimizdeki kalite sorununun nedenlerin şu şekilde sıralayabiliriz;

1- Eğitim sisteminde iktidarlara göre sürekli ve istikrarsız değişim; Cumhuriyet tarihi boyunca siyasi iktidarlar eğitim politikalarını kendi ideolojik bakış açılarına göre yeniden şekillendirmekte ve önceki sistemi lağvederek işe başlamaktadırlar. Oysaki siyasi iktidarların temel görevi eğitimin uzak hedeflerini belirlemektir. Gerisini işin mutfağında bulunan eğitimcilere bırakmaları gerekmektedir.

2- Eğitimin ehli olmayan kişilerce yönetilmesi; Cumhuriyet tarihi boyunca sınıf havasını teneffüs etmiş, okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yapmış bakan sayısının yok denecek kadar az olması bunun en önemli göstergesidir. Nitekim 1970’ten bu yana Eğitim Enstitüsü ve Fen Edebiyat Fakültesi çıkışlı bakan sayısı dörttür. Ayrıca bakanlık üst kadrolarında da bu durum aynıdır.

3- Bölgeler arası farklı eğitim koşulları; Bir taraftan her türlü fiziki ve teknolojik imkânlara ve tecrübeli kadrolara sahip okullarımız var iken diğer taraftan hala birleştirilmiş sınıflarda eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü, öğretmen sirkülâsyonunun fazla olduğu bölgelerimiz ve okullarımız mevcuttur. Bu durum başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere Anadolu’nun kırsal kesimlerinde aynıdır. Ancak bu kadar farka rağmen tabi oldukları ölçme - değerlendirme araçları ve kriterleri değişmemektedir.

4- Eğitim için ayrılan bütçenin yetersiz olması; Geçmişe nazaran eğitime ayrılan bütçelerde artış olmasına rağmen hala yeterli düzeyde değildir. Diğer bir husus da kaynakların verimli kullanılmamasından dolayı ciddi bir netice alınamamaktadır. Maalesef Eğitime ayrılan bütçenin geleceğe yatırım olduğu olgusunu göz ardı edilmekte ve fuzuli masraf olarak görülmektedir. Eğitim yöneticileri “eğitimde kaliteyi nasıl artırabilirim?” yerine “kurumun temel ihtiyaçlarını nasıl temin edebilirim?” telaşına girerek enerjilerini tüketmektedirler.

5- Eğitim kurumlarımızın fiziksel yetersizlikleri; Eğitim kurumlarımızın büyük bir kısmı sadece kuru binadan ibarettir. Geleceğimiz olan çocuklarımızın yeteneklerini geliştirebilecekleri sosyal ve sportif alanlar maalesef yok denecek kadar azdır. Ayrıca okullarımızda bulunan laboratuarlarda yeterince kullanılmamakla birlikte sınıf ihtiyacı ortaya çıktıkça sınıfa dönüştürülmektedir. Tüm bu imkânsızlıklardan dolayı çoklu zeka kuramına inat; çocuklarımız sadece belli alanlara yönelmek zorunda bırakılmaktadır.

6- Eğitim sistemimizin süreç değil, sonuç odaklı olması; Bir taraftan araştırmayı ve sorgulamayı isteyen müfredat programı, diğer taraftan ezberciliğe iten sınav sistemi eğitimde ciddi bir ikilem oluşturmakta ve kaliteyi düşürmektedir. Örneğin son zamanlarda okullarımızda aç(tır)ılan hazırlık kurslarında test çözdürülmemesi istenmekte fakat öğrencilerin tabi oldukları sınavlarda test usulü.

7- Mesleki eğitim müfredatının gerçek hayat ile uyuşmaması; Mesleki eğitim veren okullarımız teknolojik alt yapı yetersizliği, teoriyi pratiğe dökememeden dolayı ihtiyaca cevap verememekte ve istihdamın lokomotifi olamamaktadır.

8- Eğitim kurumlarını hesap verir hale getirememe; günümüz eğitim sisteminde eğitim kurumlarından dönüt alınmamakta, bir üst eğitim kurumuna giden öğrenci ya da mezun takip sistemi olmadığından hiçbir eğitim kurumundan hesap sorulmamaktadır. Hesap verilebilirliğin olmadığı yerde kaliteden, fark yaratmaktan bahsedemeyiz.

9- Öğretmen yetiştirme ve atama politikasının yanlış olması; üniversitelerimizin ilgili bölümlerine ihtiyaç fazlası öğrenci alımından dolayı atama sorunu yaşayan adayların atanamaması ya da geç atanmasından dolayı heyecanlarını yitirmelerine ideallerinden vazgeçmelerine ve körelmelerine neden olmaktadır. Bu durum atandıktan sonra verimi oldukça düşürmektedir. Bu nedenle öğretmen istihdamı ve ihtiyacının dengelenmesinde mesleğin toplumdaki değeri ve statüsü hayati önem taşımaktadır.

10- Okullara yönetici seçiminin yanlışlıklarından kaynaklanan sorunlar; Okullarımıza ehliyet ve liyakatten ziyade başka kriterlerle yöneticilerin seçilmesinden dolayı istenen sonuç alınamamaktadır. Mevzuat uygulayıcısı yöneticiler yerine lider vasıflı yöneticilerin seçilmesi gerekmektedir. Son zamanlarda getirilen mülakat sistemi aslında bu fırsatı vermiştir. Fakat mülakat sisteminin de sakıncaları bu süreçte ortaya çıkmıştır. Çünkü mülakatta yönetici adayının liderlik vasıfları, sorunlar karşısındaki duruşu, ekip ruhuna sahip olması gibi yönleri sorgulanması gerekirken genelde mevzuat bilgisi, genel kültür vb. konular üzerinden mülakata alınmaları(bir anlamda yazılı sınavın sözlü sınava dönüşmüş hali) hayal kırıklığına neden olmuştur.
Ferzende AÇAN

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #