Hukuka mal olmuş konularda konuşmak, yazmak pek uygun değil.
Lakin insanın canını acıtan, içini sızlatan olaylar karşısında susmak da ızdırap verici.
Elmalı davasından bahsediyorum.
Böylesi davalar toplum önünde, sosyal medyada, çay sohbetlerinde konuşulacak kadar sıradanlaşmamalı.
Bununla birlikte böyle durumlarda hukukun verdiği caydırıcı karardan bütün toplumun haberdar olması sağlanmalı.
Ki bir daha cüret edilmesin.
Biri daha böylesi olaylara, böyle çirkin yollara tevessül edemesin.
Zaman zaman vatandaş sohbetlerinde ses yükselir 'tek çare idam' diye.
Gönül ister ki cezalar muhataplarını ıslah etsin de idama gerek kalmasın.
Ancak bugüne kadar tanık olduğumuz durumlar bunun mümkün olmadığını gösteriyor.
Durum ne olursa olsun bir suçtan hüküm giyerek cezaevine girip çıkanlar toplumda daha çok itibar görüyor, dışlanmaları gerekirken.
Ülke ya da millet olarak birçok konuyu önünü arkasını yok sayarak konuşuyoruz.
Ülke ya da millet olarak olaylara tek taraflı bakıyoruz.
Ve ülke ya da millet olarak hukukun da bizim gibi duygusal olmasını bekliyoruz.
Ne kadar eleştirirsek eleştirelim hukukun soğukkanlılığına katlanmalıyız.
Aklıma korkunç sorular da geliyor ama iyi düşünmek, iyilik düşünmek istiyorum.
***
Salgından kurtarıyoruz yavaş yavaş, çok şükür.
Özellikle özel sektöre büyük darbe vuran bir ekonomik daralma yaşandı.
Haliyle sektör çalışanları da bu durumdan oldukça olumsuz etkilendi.
Kamu çalışanları önemli bir kesinti olmadan her ay maaşlarını aldı.
Lakin son yıllarda enflasyon yükselir korkusuyla artışlar hep en düşük bantta tutuldu.
Buna bir buçuk yıldır yaşanan salgın etkisi de eklenince alım gücü ciddi oranda düştü.
Elektriğe ve doğalgaza gelen zam oranından az olacak bir artış kamu çalışanlarını asla memnun etmeyecektir notunu düşerek gece evimde amcamla sohbet ederken başladığım yazımı yine hastanede amcama eşlik ederken bitiriyorum.