KİME SELAM VEREYİM ÜSTÜN HOCAM?
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam verecektim hani?
Taşlara, kuşlara, atlara, otlara
İnsanlara selam verecektim.
Ne görürsem selam verecektim.
Sonra çıkarıp cebimden aynamı
Bir selam da kendime verecektim.
Hatırım kalmasındı el gün yanında
Bu dünyada ben de vardım!
Hani üleştirecektim dostluğumu varlığımla,
Ve bir kısmı beni de saracaktı.
Bir dönem öğrencisi olduğum…
Üstün hocam!
Nene Hatun’a, Erzurumlu Kara Fatma’ya, Halime Çavuş’a selam vereyim mi?
Bu memleketin ekmeğini yiyesin, suyunu içesin, güvenle okuyabilesin, bu vatan toprağı İngiliz, Yunan, İtalyan, Fransız çizmesiyle çiğnenmesin diye ‘Ya Allah, Bismillah, Allahûekber’ diyerek sefere çıkan şehitlerime de selam vereyim mi?
Küçümsediğin, tiksindiğin başörtü için; ya kendini feda eden Sütçü İmam’a, Hasan Tahsin’e selam vereyim mi?
Tarih, bu millete sırtını dönenlere kimsenin selam vermediğine, selamını kimsenin almadığına tanıklık etmiştir, etmeye devam edecektir.
Umarım Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki hafıza yoksunları da sana ve senin gibilere olan bağlılıklarını gözden geçirme gereği duyarlar.
Umarım senin gibi ‘üstüne döken’ler toplumda hak ettikleri değeri(!) en azından bundan sonra görürler.
Nedense bu satırları karalarken aklıma geldi.
Mesleğine, meslektaşına toz kondurmayan pdr dernekleri, mesleki dayanışma ve paylaşım grupları;
Kulaklarınız mı tıkandı?
Gözleriniz mi kör oldu?
Dilinizi mi yuttunuz?