Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz,
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk, buruşuk, ağlayan bir yüz.
Ne vakit karanlık kaplasa yeri
Başlar çocukların büyük kederi;
Bakınır, korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?
…
Necip Fazıl Kısakürek
*
Aylan için bir daha gündüz olmadı ve onun gibi yüz binlercesinin.
Çünkü Aylan Yahudi değil, Avrupalı ya da Amerikalı değil.
Çocukların hiçbirinin saçının teline zarar gelsin istemeyiz elbette ama Allah’ın bütün çocuklar için eşit tuttuğu terazi neden bazıları lehine ağır basıyor?
Avrupa Birliği, 2015 Nisan ayında kendilerine sosyal ve ekonomik yük olarak gördüğü mültecileri taşıyan gemilerin batırılmasını tartıştı.
Bu tartışmadan sonra geçen süreçte mültecilerin boğularak ölmesinde ciddi artışlar yaşandı.
Kimi batan tekne ya da gemilerde, kimi de, kilitli kaldığı odalardahavasızlıktan öldü mültecilerin.
Vahşet öyle boyutlara vardı balık istifi gibi dizildikleri odalardan dışarı çıkıp da bir yudum nefes almak isteyenlerden ekstra para bile istendi.
AB, Ortadoğu’nun her türlü kaynağını sömürürken, kendine yardımcı olan Ortadoğulu sözde yöneticiler, maşalar iyi; aynı ülkelerde aç bi ilaç,kaleşlerden, kalleşlerden, misket bombalarından, kimyasal silahlardan kaçanvatandaşlar, kadınlar, çocuklar, kötü.
Kiminin gözü olur görmez, kimi de kör gözüyle görür. Onlarca yıl önce merhum mütefekkir Cemil Meriç, Avrupa’nın medeni olmadığını görerek ‘ışık doğudan yükselir’ derken, bugün tepemizde aydın olarak geçinen muhteremler hala Avrupa’dan ışık almaya çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde mültecileri taşıyan bir botun batması sonucu boğulan bir çocuğun cesedi Bodrum sahillerimize vurdu.
Amerika’nın, Irak’ın Kuveyt’i işgalini bahane ederek başlattığı işgal yıllarıydı.
Kanatları petrole bulanmış, ağırlaşan kanatlarıyla uçamayan bir karabatak aylarca, yıllarca gündem olmuş, tartışılmıştı.
Biz, uçamayan karabatakla uğraşırken Amerika Irak’ta Müslüman katletmekle meşguldü.
Bir ara karetta karettalar oturdu gündeme. Kaplumbağalar yaşamalıydı, soyu tükenmekte olan bu tür için mücadele etmeliydi herkes. Ama Müslümanların tükenmesi önemli değil, aksine gerekliydi.
Problem aslında sadece Müslümanlar değil, Batı’nın çıkarları önünde engel olarak gördüğü herkes ya da her şeydi.
Yahudi tanklarının önüne kahramanca dikilerek can veren RahcelCorrie’de bunlardan bir tanesiydi.
Ya da Mavi Marmara’daki Amerikan vatandaşı Furkan.
Daha çok örnek var, kıyıya vuran balinalar, yunuslar, Çin tarafından diri diri derisi yüzülen köpekler. (vahşeti onaylamıyoruz elbette)
Oysa Çin,kapalı kapılar ardındaki Doğu Türkistan Müslümanlarına daha farklı bir muamele mi yapıyor, bilemiyoruz.
Avrupa’nın ortasında 1992-1995 yılları arasında yaşanan vahşet sonucu katledilen Bosnalılar, cesetleri paramparça edilerek ayrı ayrı topu mezarlara gömülmüştü.
Daha yakın zamanda geçilen bir haberde Bosna-Hersek’in Priyedor şehrine bağlı Yakarina Kosa’da seksen kişinin gömülü olduğu toplu mezar bulunduğu bilgisini alıyoruz.
Medeni Avrupa’nın ortasında koca bir utanç mezarlığı: Bosna Hersek.
Bir başka utanç da Akdeniz’deki göçmen mezarlığı olacak.
Utanacaklar mı dersiniz?
Afrika’dan utandılar mı?
Vietnam’dan,
Irak’tan,
Afganistan’dan,
Libya’dan…
Asla utanmazlar.
Utanmayacaklar.