TERAZİNİN BOŞ KEFESİ

10 Temmuz 2025 Perşembe 06:00

El elin terazisidir; atasözü üzerinden bir açıklama ya da deneme formatında bu haftanın yazısını kaleme alalım. En azından bakış açısı üzerinden sosyolojik değerlerimizin anlaşılması edebiyatın kendi içerisinde bir nirengi noktası oluşturmanın kimseye bir zararı olmayacaktır.

Yerel de “el” kelimesinin içeriğine dair aslında ifade edilmek istenen kavram, yabancı olan ya da bir başka kimse ya da dost kavramının bütün nitelik ve niceliğinden uzak olmayı ifade ettiği de ayrı bir kavram olarak karşılanmalı ve cümlenin kendisinden bahsettiğimiz, olağan bir gerçeklik olarak durmakta karşımızda. Terazi kelimesinin içeriksel değerini bu anlamda önemsiyorum. Ve buradan bir bakış açısı oluşturmanın niteliği ve niceliğine dair yorumun yormakla başladığı kesimden devam ederek girizgâh kısmını bir nebze oluşturabiliriz belki.

İnsanın kendine dair elbette bir terazisi vardır. Günde kaç defa bu teraziye çıktığı hususunda ise net bir ifade kullanmam malumunuz mümkün değil; çünkü beşeriyetin içerisinde insanlık mertebesinin değeri insanın kendisini muhasebeye çekme anlayışıyla doğru orantılı olabilir. Tabi burada terazinin doğruyu sayısal anlamda ifade edebilme kabiliyeti insana dair bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kendi terazisinin varlığından bi haber olmak ya da böyle bir terazinin varlığı söz konusu değilse, başkasının terazisinde tartıldığının farkında dahi olmayabilir.

Tabi burada eskilerin sözü üzerinden bir deyim niteliğinde cümleye devam edeceğim. Eskiler derki; “Sen onu öyle görüyorsun da, o seni nasıl görüyor.” İfadesi belki burada başka bir bakış açısı oluşturabilir. Burada bir hemhal olma durumu ya da kendini karşısındakinin yerine koyabilme durumudur aslında bu. Çünkü başkasının terazisine çıkmamış olan, davulun sesini uzaktan duymaya olan yatkınlığından kaynaklı olarak cahillik serüvenini ve egonun aşılmayan duvarları arasında mükemmellik anlayışına dayalı bir bataklığa sahip olabilir.

Tabi bu tamamen şu anlama da gelmemeli diye düşünüyorum. Şöyle başkasının terazisinin de yanlış tartmaya yönelik bir durumla da karşı karşıya gelinebilir. Çünkü insani durumlardan kaynaklı bir istememezlik hali de sonuçta terazinin niteliksel yönünün niceliksel değerini boşa çıkartması gibi bir gerçeklikte söz konusu olabilir. Bu arada İsmet Özel’in; şu ifadesine yer vereceğim konunun anlaşılması adına; “ El alem ne der…”hastalığına yakalanmak ya da yakalanmamak arasında değerin niteliğini terazi sahibinin nesnel ölçü değerlerinin ciddi anlamda tespiti belki “el elin terazisidir;” cümlesine somut anlamda bir nesnellik katabilir.

Yani burada nesnel olmanın kabiliyetini, öznel olma anlayışı ve durumundan arındırmak gerekecek gibi durmakta. Burada ki mesele aynanın kendisinde galiba, fakat aynanın kendisine elbette ihtiyaç var. Çünkü insan, insanı değerlendirmeye tabi tuttuğunda terazi niteliğinde ki aynanın da kendisine dair bir takım değerleri barındırması sonuçta bir somut veri oluşturabilir.

Necip fazıl Kısakürek’in “Aynalar” şiirinin okunmasını burada tavsiye edebilirim. Elbette sadece okunmasını değil, ana temasına dair de düşünülmesi gerektiği kanısındayım. Çünkü insana dair terazinin varlığı kendi varoluşsal sorunları, kendisiyle olan hesaplaşması ve sosyolojik yönden eleştirel ifadeleri düşünmek aslında bir başyapıt niteliği taşımaktadır.

Netice de doğanın içinde bir denge durumu söz konusu. Doğanın içerisindeki insan için de bir dengenin varlığına dair düşünmek terazinin mahiyetine dair hem olumlu hem olumsuz anlamda bir değer oluşturmaktadır. Burada kabiliyet alanı ise insanın aldığı ya da verdiği kilolara dair, düşünsel bir kilodan bahsediyorum burada, ya da sığlaşmaktan, gün içerisinde birkaç defa kendi terazisine çıkması elzemdir; diye düşünüyorum. Yoksa bozuk terazi de başkalarını tartma gafletine düşebilir.

Sağlıcakla kalın…

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #