ALİ ÖZDEMİR erdemyayinevi@gmail.com

YAZILIM KODLARI BİZE NE SÖYLER

29 Temmuz 2020 Çarşamba 19:22

1980’li yıllarda ufak bir el radyomuz vardı. Bunu açıp içindeki ayarlı direnç, bobin, kondansatör gibi elemanların değerini sivri uçlu bir bıçak ile rastgele değiştirirdim. 

Bunu yapınca cihaz farklı ülkelerin yayınlarını almaya başlardı. Bu şekilde kurcalamalar yaparken Monaco’dan, Mısır’dan, İsveç’ten, Bulgaristan’dan, Almanya’dan, İran’dan Türkçe yayın yapan radyo istasyonları bulmuştum.

Monaco’dan yapılan yayında Hristiyanlık ile ilgili şeyler anlatılıyordu. Verdikleri adrese mektup yazmıştım. Birkaç tane Hristiyanlık ile ilgili kitaplar yollamışlardı.

Mısır’dan yapılan yayında İslam dini ve Arapça eğitimi söz konusu idi. Bu kuruma da mektup atmıştım. Oradan da Arapça öğretimi ile ilgili 3 kitap gelmişti.

İsveç’ten yayın yapan radyo, siyaset içerikli, saldırgan sözler sarf ediyordu. O zamanlar aşırı sol parti kurmak yasaktı. Haydar Kutlu ve Vehbi Sargın her programda “Evren-Özal diktatörlüğü” deyip dururlardı. Şimdilerde bu zatların partisi bir köy nüfusu kadar oy desteği alabiliyor…

Bulgaristan’tan yapılan yayında sürekli olarak Türkiye kötülenirdi. O zamanlar bu ülkede Türklere karşı çok ırkçı, faşist, yok edici bir kültürel soykırım uygulanıyordu.

Almanya’dan yapılan yayınlarda Türkiye çağdışı, geri bir ülke şeklinde lanse ediliyordu. Ek olarak da Almanca öğretimi yapılıyordu. Bu kuruma da mektup yazmıştım. 3 kitap 3 kaset göndermişlerdi. Onları kullanarak Almancayı çözdüm. İngilizce ile çok benzerlik olduğu için kısa sürede temel konuşmaları anlamaya başladım…

İran’dan yapılan Türkçe yayınlarda ise Humeyni’nin ne kadar ulu bir insan olduğu yönünde konuşmalar oluyordu. 

Radyonun ayarlarını kurcalamak beni elektronik bağımlısı yaptı. O zamanlar ortaokula gidiyordum. Hobi devreleri kurmak için gereken malzemeleri alacak dükkân bile bulmak mümkün değildi…

Lisede yeterince elektronik bilgisi alamadım. Zira o zamanlar öğretmenlerimiz de bu konuda yeterli bilgiye vâkıf değildi.

Üniversitede 3-4 tane elektronik dersi okudum. Lâkin bunlar sadece teorik hesaplamalar içerdiği için pek bir faydasını göremedim. Transistörün polarma (çalışma), kesime gitmesi ile ilgili hesapları öğrettiler ama bu elemanla çok devre kurdurmadılar. 

Öğretmenliğe 1989 yılında başladım. Aradan 31 sene geçti. Bu süreçte çoğunlukla elektronikle ilgili dersleri verdim. Elektrik branşından diplomam vardı ama elektroniğe geçiş yaptım. 

Bu alanla ilgili ilk kitabı 95 yılında yazdım. Daha sonra lise ve meslek yüksek okullarında okutulan elektronik derslerinin tümünün kitaplarını yazdım. Bu kitaplar iyi mi kötü mü bilemem. Ancak hepsi de on binlerce satıldı. Hâlâ da kullanılıyorlar.

Benden çok daha bilgili nice öğretmen, akademisyen kitap yazmak yerine yan gelip yattığı için ülkemizde maalesef çok az teknik kitap mevcuttur. 

Örneğin motorlu araçlar bölümü için yazdığım “otomotiv elektroniği” adlı kitabın 15-20 yıldır bir rakibi, benzeri, daha niteliklisi çıkamadı. Binlerce otomotiv uzmanımız, profesörümüz(?), öğretmenimiz var ama hiç birisi oturup anlaşılır bir kitap yazmıyor… 

Elektrikli otomobil yapma yolunda olan bir ülkeyiz ama bu konuları derli toplu öğreten bir eserimiz ne yazık ki yok.

Kodlama ile ilgili ilk yayını da 20 sene önce çıkardım. O zamanlar bu konuyla ilgilenen çok az kişi vardı. Chip (yonga, entegre) adı verilen minik elemanlara “icrâ etmesi” gereken işleri yükleyebiliyorduk. 

21. yüzyılda bütün cihazlar akıllı hâle gelecek. Yani hepsinde programlanabilen entegreler yer alacak.

İşte bu itibarla 15-20 sene okula giden evlatlarımızın büyük bir dilimine “yazılım, kod, robotik” bilgilerini mutlaka öğretmeliyiz.

2 sene önce görev yaptığım okulda “kodlama, mekatronik, tasarım” ile ilgili bir proje yazdım. Bunu kalkınma ajansına sundum. Kurum projeyi desteklenmeye değer buldu. 169 bin TL finansman sağladı. Parayı kullanarak 2 tane çok zengin içerikli atölye (laboratuvar, sınıf) oluşturduk. 

Hafta içi ve hafta sonu tamamen ücretsiz “elektronik, kodlama, PLC, otomasyon, yazılım” içerikli kurslar açtık. Bu kurslara katılması icap eden öğretmen, öğrenci ve teknisyenlerin yüzde 99’u iştirak etmedi. Oturdum ağladım… 

Tüm kurslar, dokümanlar parasız olmasına rağmen insanlar sadece laf üretti, eleştirdi, karaladı, küçümsedi. Ama kurslara gelmedi. Gelenler de çoğunlukla işin gırgırındaydı…

İşte bu işlerle uğraşırken, İstanbul’da teknik eleman olarak özel sektöre ait bir işletmede görev yapan Sayın Mehmet Alpaslan Aksoy Bey telefon ile aradı. “Okulunuzda verilen kodlama kurslarının duyurusunu sosyal medya üzerinde gördüm. Bu kursa ben de katılmak istiyorum” dedi. “Tamam” dedik. 

Hiç üşenmeden İstanbul’dan otobüsle Zonguldak iline geldi. Yanında değerli eşini de getirmişti. Cumartesi günü yaptığımız kodlama kursuna katıldı. Bir günde temel bilgileri aldı. Ona teknik dokümanları da verdik.

Aradan geçen süreçte ara sıra bana elektronik kodlama ile ilgili yaptığı çalışmaların videolarını atar. 40’lı yaşlarda olan kardeşimiz gibi milyonlarca yetişkinimiz de bu konulara eğilmiş olsa 10 yıl içinde Uzakdoğu ülkeleri gibi olabiliriz.

Sayın Mehmet Alpaslan Bey ilerleyen zamanda okulumuza kitaplar, giyim eşyaları ve öğrenciler için bir koyun (adak) da bağışladı... 

Ülkemizde hâlâ çalışkan, iyi, merhametli insanlar var…

www.aliozdemir.net

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #