SON EKLENENLER

EBS 63. BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ

EBS, 63. Başkanlar Kurulu Toplantısı Antalya’da gerçekleştirildi. Genel Başkan Ali Yalçın’ın, yapılan ve yapılması tasarlanan çalışmalara; sendika, eğitim ve ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulunduğu toplantıda, millî eğitim ve üniversite çalışanlarının talepleri, beklentileri, sorunları ve çözüm önerileri şube başkanları ile istişare edildi. 
10 Şubat 2025 13:25

Toplantıda, insan haklarına yönelik şiddete, baskıya, zulme ve haksızlığa karşı çıkmaya, kazanılmış hakların korunması ve yeni hakların elde edilmesi için çalışmaya, sorunların çözülmesi için mücadele etmeye devam edileceği ifade edildi. 

Şube başkanlarının söz alarak görüş ve önerilerini dile getirdikleri toplantıda şu kararlar alındı: 

-İşgalci siyonist çetenin Gazze’yi yok etmek hedefiyle başlattığı insanlık dışı saldırılar, inancın ve sabrın karşısında hezimetle sonuçlanmıştır. Varılan ateşkes, insan haysiyetinin galip geldiği Gazze halkının açık bir zaferidir. Azmin ve sabrın sembolü kahraman Filistin/Gazze halkını ve zaferini selamlıyoruz. 

-Siyonist iş birlikçisi Trump yönetiminin, Filistin halkının Gazze’den sürülmesini, yerlerinden edilmesini veya başka ülkelere gönderilmesini hedefleyen projesi kabul edilemez. Filistin Filistinlilerindir. Ateşkesin devamı sağlanmalı; dünya, işgalin meydana getirdiği yıkımın ve on binlerce insanın katledilmesinin hesabını siyonist rejimden sorarak cezalandırmalıdır. Gazze’nin Gazzeliler eliyle yeniden inşası ve Filistinlilerin iradesinin topraklarındaki hâkimiyeti dünya barışı ve huzuru için temel şartlardan biridir. 

-Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun enflasyonun yüzde 60 olduğu bir ortamda hayali düşüncelerle belirlediği yüzdelik zam rakamlarının tek kaybedeni kamu görevlileri ve emeklileri olmuştur. Enflasyon artarken, maaşlarımızın adil ve makul bir seviyeye çıkarılması gerekirken, enflasyonu azaltmak için ‘maaşları baskılayalım’ yanlışında ısrarcı olunmasına anlam veremiyoruz. Bu doğrultuda hakem kurulunun görmek istemediği enflasyon gerçeği artık görülmeli ve kamu görevlilerine Memur-Sen’in teklifi olan yüzde 15 maaş artışı ve yüzde 10 refah payı verilmelidir. 

-Kamu görevlilerinin, sabit gelirlilerin kahir ekseriyetini oluşturduğu geniş toplum kesimleri üzerine yıkılmış vergi yükü azaltılmalıdır. Gelir durumuna göre vergilemeyi tesis etmek üzere doğrudan vergilerin vergi gelirindeki payını yukarı çıkaracak tedbirlerin alınmasına ve dolaylı vergilerin azaltılmasına yönelik bir politika izlenmelidir. 

-Kamu görevlilerinin ve emeklilerinin sorunlarının çözümü noktasında yetersiz kalan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu, grev hakkı, örgütlenme özgürlüğü, kapsamı, süresi ve işleyişi başta olmak üzere tüm yönleriyle ihtiyacı karşılayacak şekilde ILO ve uluslararası hukuk normları ekseninde yeniden düzenlenmelidir. 

-Kamu personel rejiminde kademe/derece ilerlemesi ile ek göstergeyi irtibatlandıran bir süreç uygulanmalı, her bir kadro ünvanının birinci dereceye kadar yükselebilmesi sağlanmalıdır. Birinci dereceye yükselen kamu görevlilerinin ek göstergeleri en az 3600 olmalı, buna ilişkin toplu sözleşmede karar altına alınan yasal düzenleme çalışması konusunda ivedilikle adım atılmalıdır. 

-Yükseköğretim kurumlarının disiplin kurullarında ve lojman komisyonlarında sendika temsilcisinin bulunması başta olmak üzere toplu sözleşme hükümlerimiz, anayasa, uluslararası sözleşmeler ve kanunlarla koruma altına alınan kazanımlarımız engellenemez, engellenmemelidir. Atılan demokratik adımları, sendikal örgütlenme alanındaki gelişmeleri ve özgürleşme alanındaki genişlemeleri olumsuz etkileyecek uygulamalardan kaçınılmalıdır. 

-Konut ve kira sorunu, kamu görevlilerinin çalışma şartlarını ve istihdam edildikleri hizmet yeri tercihlerini etkileyecek hatta yegâne etken olacak kadar ağırlaşmıştır. Sadece büyükşehirlerle sınırlı kalmayan, kamu görevlilerini şehirlerden uzaklaşmaya zorlayan kira sorunu, bir geçim sorununa dönüşmüştür. Bu sorun bir an önce çözüme kavuşturulmalı, kamu görevlilerine kira yardımı yapılmalıdır. 

-Depremden etkilenen illerde yeniden inşa ve kentsel dönüşüm uygulamaları çerçevesinde eğitim çalışanlarının konut ihtiyacına ve eğitim kurumu inşasına öncelik verilmeli, mevcut kurumların altyapıları ve kapasiteleri güçlendirilmelidir. 

-Kariyer ve liyakat ilkesinin zorunlu bir gereği olan görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları, kurumların takdirine ve yöneticilerin keyfî kararlarına bırakılmamalıdır. Tüm kamu kurumlarında görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları periyodik olarak yapılmalıdır. 

-Öğretmenlerin yer değişikliği talepleri karşılanmalı, öğretmen açığı kapatılmalı ve bölgesel farklılıkların giderilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Anayasal bir hak olan mazerete bağlı yer değişiklikleri ve isteğe bağlı yer değişikliği ile yaşa ve tecrübeye dayalı bölgeler arası adil bir öğretmen istihdamı birlikte uygulanmalı; hem öğretmenlerin yer değişikliği gibi temel çalışma haklarını hem de bölgeler arasında adil dağılımını sağlayacak objektif bir yer değişikliği süreci hayata geçirilmelidir. 

-Eğitim yöneticiliğinin meslekleşmesi, mesleki yeterliliklerin belirlenmesi, meslek öncesi ve meslek içinde yetiştirme ile liyakat, uzmanlık, bilgi, beceri ve tutum ekseninde yapılacak seçme ve atama, sorumlulukla orantılı mali haklar, eğitim yönetiminin temel parametreleri olmalıdır. 

-Şube müdürlerinin ve şeflerin özlük hakları, sorumlulukları ekseninde iyileştirilmelidir. Millî eğitim uzmanı, bakanlık müfettişi ve yardımcısı, il millî eğitim müdür yardımcısı, ilçe millî eğitim müdürü, araştırmacı, şube müdürü, eğitim müfettişi ve yardımcısı ile eğitim uzmanı kadrolarında görev yapanlardan, aranan hizmet süresini tamamlayanlara da uzman öğretmenlik, başöğretmenlik ünvanına dayalı haklar tanınmalıdır. 

-Eğitim ve öğretim hizmetinin aksamadan yürütülmesi için emek sarf eden genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, yardımcı hizmetler ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların mali ve özlük hakları iyileştirilmeli; eğitim ve öğretim sınıfı çalışanlarına tanınan haklar kendilerine de tanınmalıdır. 

-2547 sayılı Kanun’un 13/b-4 maddesinin, üniversite rektörlerince sınırları çizilmemiş yetkiye dayanılarak bir baskı, sürgün, mobbing, hukuksuzluk, sendikal ayrımcılık aracı olarak kullanılmasına son verilmelidir. 

-Akademisyenlerin maaş ve ücretlerinin artırılması, araştırma görevlileri başta olmak üzere, öğretim elemanlarına istihdam ve akademik yükselmelerinde kadro ve iş güvencesinin sağlanması elzemdir. 

-Akademik yükselme süreci, objektif, adil ve fırsat eşitliği temelinde yürütülmelidir. Akademik yükselmelerde bir üst ünvan için aranan şartları taşıyan akademisyenlere kadro tahsisi yapılmalı, keyfî ve ayrımcı atamalar önlenmelidir. Doçent ünvanını alan öğretim üyelerinin/elemanlarının, doçentlik kadrosuna atanıp atanmadıklarına bakılmaksızın, mali açıdan bütün doçentlik haklarından yararlanabilmeleri sağlanmalıdır. 

-Harcama sorumlusu olarak hukuki ve mali yükümlülük altında bulunan üniversite daire başkanlarının özlük hakları, görev, yetki ve sorumluluklarıyla orantılı değildir. Merkezî idare daire başkanlarına tanınan makam tazminatı hakkı üniversite daire başkanlarına da verilmelidir. 

-Uluslararası literatürde “üniversite personeli” kavramı içinde idari personelin akademik personelden ayrı düşünülmediği gerçeğinden hareketle akademisyenlere tanınan geliştirme ödeneği, yükseköğretim tazminatı, döner sermaye katkı payı gibi temel mali ve sosyal haklar idari personele de tanınmalıdır. 

-Toplu sözleşmede karar altına aldırdığımız ‘üniversite idari personelinin üniversiteler arası merkezî yer değişikliği’ talebiyle ilgili kurumlarca çalışma gerçekleştirilerek düzenleme yapılması konusunda somut adımlar atılmalıdır. İdari personelin üniversiteler arası merkezî yer değişikliğini sağlayacak bir sistem bir an evvel kurulmalı, sorunun çözümünü sürüncemede bırakan oyalama taktiklerine son verilmelidir. 

-Yükseköğretimde reform yapılmasının gerekliliği konusunda toplumun tüm kesimleri mutabıktır. Reform ve değişim beklentileri, YÖK’ün yapısı ve rektör seçimleriyle sınırlı kalan kısır tartışmalardan kurtarılmalıdır. Küresel siyasi, sosyal, toplumsal ve iktisadi değişim ve dönüşümlere, talep ve beklentilere cevap verebilecek bir yükseköğretim sisteminin inşası için somut adımlar atılmalıdır. 

-Müzik ve sinema sektöründe çeteleşme sayılabilecek bir tekelleşmenin varlığı ülkemiz açısından ciddi bir sorundur. Sektördeki bazı isimlerin değerlendirmeleri, sorunun sadece ekonomik ve ticari bir mesele olmadığını göstermektedir. Ülkemizi ve dünyayı derinden etkileyen sorunlar karşısında sektör içindeki şöhret sahiplerinin insanlığın yanında ve milletimizin iradesi doğrultusunda tavır alamayıp cümle kuramamaları bahse konu çeteleşmenin bir sonucu olarak görülmektedir. Sektördeki tekelleşme üzerinden elde edilen ticari ve politik gücün bir beşinci kol faaliyeti olarak değerlendirildiğine ilişkin iddialar sonuna kadar takip edilmeli, sektör dışarıyla bağlantılı sanatçı ajansı görünümlü çetelerin tasallutundan kurtarılmalıdır. 

SENDİKA BÜLTENİ

KAMU EXPRESS SAYFASINI
YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
SON EKLENEN HABERLER