Enerji kaynaklarının niteliği ve dünyanın yağmalama sömürme mantığı içerisindeki yeri ve insanlığın bu anlamda menfaatperest mantıkta yok sayılması daha da ötesi yok edilmesinin hiçbir insani açıklaması elbette yoktur.
İnsanlığın yenilenebilir ya da hala kullanımının devam ettiği yenilenemez enerji kaynakları hususundaki yarışını ve bu yarışta batı mantığı içerisinde her şeyin mübah sayılması da insan hakları bildirgesini tarihin içerisinde güya yayınladığını iddia eden uluslar nezdinde tasnife tabi tuttuğumuz da ne yazık ki günümüz dünya sorunlarına bir başlık daha atmış olursunuz.
Beşeriyetin bu anlam da müstakil zihinlere ihtiyacı vardır… Müstakil zihin derken; yapıcı eleştiriye açık, anlayabilen sorgulama kabiliyeti yüksek, müstakil bir zihne sahip olmak kitle içerisinde; kitlenin ve kitle psikolojisinin, kurumsallaştırılmış bir yalana sahip olup olmadığını da anlamak araştırmak batılı toplumlar içerisinde önemlidir bu anlam da.
Çünkü enerji kaynaklarının dünya sathın da dağılımı bir yana, en fazla kullanılan ülkeler ve ülkelerin yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynaklarına olan ihtiyacına göre oluşturulan bir tablo da batılı ülkeleri ön sıra da görürsünüz. Tarih bu anlam da sanayileşmeyi, uygarlık adına sömürü sistemi oluşturmayı kendine görev bilenleri de elbette her daim bir kenara not almıştır.
Yenilenemez enerji kaynağı niteliğinde olan petrolün tarihi de M.Ö 3000 yıllarına kadar uzanır. Babillerden başlayan bu tarih, milattan önce 1700, Çin ve 1815’li yıllar da ise Avrupa da kullanılmaya başlandığı, ısınmada yapı harcında ve aydınlatma amaçlı kullanıldığı bilinmektedir.
Dünya da petrol rezervlerinin dağılış alanına bakıldığında; politik anlam da siyasi ve beşerî coğrafyanın güdümünde; konunun anlaşılması kolaylaşacaktır…
Önemli petrol yataklarına sahip alanlar;
- Orta doğu-Doğu Akdeniz, Karadeniz, Hazar Denizi, Kızıldeniz, Basra Körfezi ve çevresi söylenebilir.
- Karayip Denizi ve Meksika körfezi çevresi
- Endonezya ve Uzak doğu
Tabi bu kısma bilinenin dışında şu an buzul altında kalan kara parçalarının küresel ısınmaya bağlı olarak erimeye tabi tutulup, yeraltı kaynaklarının petrolvari çalışmaları da paylaşıma alanı olup olmayacağı da şimdiden dünya da kesinlik kazanmış çalışmalar niteliğinde gözükmektedir.
Gelecekte petrolün tükenmesine karşılık yeterli önlemleri alma telaşı, coğrafyanın kendi içerisindeki bakışına ek olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarına olan yönelimi de artırmış gözükmektedir.
Alternatif enerji kaynaklarına yapılan yatırımla beraber, çevre kirliliğinin önlenmesi çevreye verilen zararın da bu anlamda hafifletilmesi söz konusudur. Güneş enerji sistemlerine bağlı panellerin kurulumu, rüzgârgülleri ve dalga enerjine yönelik çalışmalar, insanlığın gelecekteki yerini belirleyecek gibi gözükmektedir.