İklim değişikliği, karbon ayak izi ve tabiatın dengesini koruma anlamında hastalıklarla mücadelede, biyolojik mücadele çok önem arz eden bir konudur. Bitki hastalıklarının kontrolünde, dayanıklı çeşitlerin kullanılması en ucuz, en kolay, en emin ve en etkili yoldur.
Bitki hastalıklarının patojen dışındaki canlılar yardımıyla kontrol edilmesidir.
Hastalık etmeni patojenlere karşı canlı materyal kullanarak hastalık etmenini uzaklaştırma, etkisini azaltma, sayılarını kontrol altına alma ve zarar oluşturmasını engelleme uygulamalarına biyolojik mücadele denir.
Biyolojik mücadelede esas canlıların birbirinin gelişimini engellemesi, birbirlerini hastalandırması (parazitlik) ve rekabettir (çekişme). Doğada bitkilerde hastalığa neden olan ve mantarlara zarar veren bakteriler bulunur. Aynı şekilde bakterilerin çoğalmasına engel olan virüsler, başka bakteri ve mantarlar vardır.
Antagonist organizmalar, çıkardıkları salgılarla patojenlerin (hastalık etmenlerinin) gelişmesini engelleyen mikroorganizmalardır. Bir patojenin diğer bir patojen tarafından parazitlenerek (hastalandırılarak) üzerinde yaşamasına hiperparazit denir. Bazı mikroorganizmalar hem hiperparazit hem de antagonist olabilir. Patojenlere karşı hiperparazit ve antagonistlerin kullanımı biyolojik mücadelenin temelini oluşturur.
Biyolojik mücadelenin avantajları şunlardır:
Doğal dengeye zarar vermez.
Çevre ve insan sağlığına olumsuz etkisi yoktur.
Diğer mücadele yöntemlerine göre maliyeti ucuzdur.
Doğal düşmanlar korunur.
Bitkileri sürekli olarak koruma olanağı vardır.
Biyolojik Mücadele 4 şekilde yapılmaktadır.
1. Dayanıklı Çeşit Islahı ve Kullanımı:
2. Bağışıklık Kazandırma (Induced resistance- Acquired resistance)
3. Hiperparazit ve Antagonist Etmenler Kullanılarak yapılan Biyolojik Mücadele
4. Bitkisel ekstraktların kullanımı
Bu dört biyolojik mücadele yöntemini biraz daha yakın mercekten bakalım;
1. Dayanıklı Çeşit Islahı ve Kullanımı
Bir hastalığa karşı mücadelenin ilki o hastalığa dayanıklı çeşit ekmektir.
Eğer bir bitki bir patojene oldukça yüksek derecede dayanıklılık gösteriyorsa buna Vertikal dayanıklılık veya Oligojenik dayanıklılık denir.
Burada genelde bir veya birkaç gen rol alır. Bu genlere majör genler denir.
Eğer bir bitki bir hastalığa karşı orta derecede dayanıklı ise buna Horizontal dayanıklılık veya Poligojenik dayanıklılık denir.
Burada genelde bir grup gen veya genler grubu rol alır. Bu genlerde minör genler denir.
Fazla sık ırk oluşturmayan patojenlere karşı vertikal dayanıklılık daha elverişlidir. Ancak sık ırk oluşturan patojenlere karşı ise horizontal dayanıklılık daha uygundur.
Genelde en iyisi vertikal dayanıklılık ile horizontal dayanıklılığın kombine edilmesidir. Dayanıklılığın ortaya çıkışında çevre faktörlerinin de rolü vardır. Dayanıklı çeşit ıslahı bilhassa diğer yollarla mücadelesi güç olan hastalıklar için önemlidir.
Dayanıklı çeşit elde etme yolları:
a. Seleksiyon
b. Melezleme
c. Mutasyon
d. Biyoteknolojik yöntemler
2. Bağışıklık Kazandırma (Induced resistance- Acquired resistance)
Bitkilerde kazanılmış dayanıklılık, değişik biyotik etmenlerle bitkilerin ön inokülasyonundan sonra veya değişik kimyasal veya fiziksel etkenlerle bitkilerin ön muamelesinden sonra gelişen dayanıklılıktır. Biyotik etmenler olarak; viral örtü proteinleri, bakteri ve fungal proteinler, maya RNA ları , Abiotik etmenler olarak; Salisilik asit, Arachidonic asit, polisakkaritler( Glucan, kitin gibi).
3. Hiperparazit ve Antagonist Etmenler Kullanılarak yapılan Biyolojik Mücadele:
Bir patojeni parazitleyen etmenlere Hiperparazit denir.Bazı mikroorganizmalarda çıkardıkları salgılarla patojenin gelişmesini engellerler. Bunlarada Antagonist organizmalar denir. Bazı mikroorganizmalar da hem hiperparazit hem de antagonist olabilir. Patojenlere karşı hiperparazit ve antagonistlerin kullanımı biyolojik mücadelenin esasını oluşturur.
4. Bitkisel ekstraktların kullanımı
Bitki hastalıklarıyla savaşımda bazı bitki ekstraktları da kullanılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda bitki ekstraktlarının bitkilere uygulanması ile bitkilerin hastalıklara karşı dayanıklılıklarının arttığı gözlenmiştir. Örneğin ülkemizde yapılan bir araştırmada marulda Sclerotinia sclerotiorum ‘un neden olduğu beyaz çürüklüğe karşı sarımsak ekstraktının hastalığı % 49 oranında engellediği bulunmuştur. Bunun gibi etkili diğer bitkiler Kekik, defne, andızotu, adaçayı, nane, zakkum, sütleğen gibi.
Tarımda kullanılan kimyasal pektisitler hem çevre kirliliğine hem de pektisit kalıntılarına neden olmaktadır. Bu nedenle bitki hastalıklarıyla mücadelede alternatif yöntemlere ihtiyaç vardır. Biyolojik mücadele, kimyasal mücadeleye alternatif olarak geliştirilmiş ve son yıllarda giderek artan bir şekilde kullanılmaktadır.