Dünyayı, dünya için yaşamaktır dünyevileşmek.
Dünyayı, ahiret için yaşamak gerek elbet.
Çok kazanmak gerekse, çok tasadduk etmek için olmalı.
Makamlarda, köle ve konfor kazanmak için değil; hizmetkar olup nefsini ahiret için ayaklar altına almak için olmalı.
Oysaki biz, dünyayı da, ahiret için yapmamız gerekenleri de dünyevileştirdik.
Namazımız, orucumuz, ibadetimiz, hasanatımız, vakıf ,dernek, sendikacılığımız, Ahiret içinmiş gibi yapıp dünyevi beklentilerimize kılıf yapıyoruz.
Nefsimiz bizi kamçılıyor hep ileri, hep yüksel sonra namazdan, tefekkürden çalmaya başlıyoruz.
Dünyada alkış çalanlarımız artıkça aslında yok ediyoruz geleceğimizi ama anlamıyoruz.
Sınıftaki, sokaktaki, parktaki, kahvedeki, tarladaki, hastahanedeki insanla ilgilenmeyi bırakıp şov yapmaya başlıyor ümmetin helede gençliğin derdiyle ilgileniyor gibi yapıyoruz.
Aslında dertte sorunda çözümde kendimiziz. ancak biz sorunu hep başkası görüyoruz.
Bırakın dünya isteyenlerin olsun.
Biz dünyayı ahiret için isteyip yaşayalım.
Kıvırmadan, dürüst ve samimice, Allah için kınayanın kınamasından,tehdidinden korkmadan.
Her doğruyu her yerde inadına söyleyerek, mertçe yaşayalım dünyayı.
Müslüman olarak doğma şerefine erdiğimiz bu topraklarda müslümanca ölme şerefini kazanarak yaşayalım.
Bütün önderlere sunulan dünya servet, şöhret ve şehvetini, makam ve mevkilerini yüzlerine suratlarına atarak.
Dünya ve ahiretin, din gününün sahibine ait olduğunu bilerek beklentisizce müslümanca yaşama şuuruyla idrak edelim dünyayı.