Gündem dışı bir konunun ilk başlığını bir bilgisayarın klavye tuşlarının sesli ve her bir tuşun kendine has sesinden, gündem dışı bir söylemle, alfabenin ilk harfinden son harfine kadar irdelemek, cümlenin yoğunluğu ve sosyolojik kavramlar üzerine, deneme niteliğinde basit birkaç kelam…
Biraz sessiz… Cümlenin sessizliği, terazinin kefesinde…
Konuşmak aslında teraziye ihtiyaç duyan bir eylemdir. Tabi konuşmayın demekten ziyade elle tutulur, gözle görülür bir terazinin kefesi, konuşurken tartarak ifade etmenin sözün kıymetinin, niceliksel olarak değerini ortaya koyacaktır. Yoksa başıboş cümlelerin, cümle yoğunluğunu bitirecek derece de uzatılması, anlamsal değerini kaybettirmekte ve dinlemeye değer olup olmaması, beyinsel bir eleştiri dilinden nasibini alıp, umursamamazlık durumunu ortaya çıkarmaktadır.
Özet geçmek, cümlenin yoğunluğunun ortadan kalkmasını değil de, özün daha da kısa cümlelerle dile gelmesidir. Gündem dışı bir anlayışla dinlemek aslında beynin kısa ve uzun sürekli bellekte tahribatını azalttığı gerçeğini unutmamak gerekir.
Acil! Terazi bulun…
Diğer taraftan cümlenin ağırlığı, söyleyenin kim olduğu ile de kendi içinde önem taşımaktadır. Kim neyi söyledi de cümlenin iadeyi itibarı yapılmadı. Yani karşı tarafta, söylemeye değer olup olmaması, ya da karşı tarafa birkaç kelam etme durumunu, kimin ne dediği gerçeğini gündem dışı bir anlayışla uzaklaştırma durumunu ortadan kaldırmaktadır.
Terazi küfelerinden birinde gün gelir de insan sözünü, tartar mı? Aslında kendini tartıya koyma durumudur bu. Tabi kaç kilo olduğunu merak etmek kadar, düşünme süreçlerini işletmekte önemli. Burada beynin düşünme sürecinin sağlıklı olup olmaması da, cümlenin terazi kefesindeki varlığını daha net bir biçimde anlaşılmasını sağlayacaktır.
Geçelim yoğunluk kısmına…
Yoğunluk aslında su kütlesini oluşturan minerallerdir… Cümleyi oluşturan kelimeler su kütlesini oluşturan minerallerin özgül ağırlığı kadar kıymete tabidir. Mineral kavramı ise bulunduğu ya da oluştuğu kara parçasını oluşturan kayaçların dünyanın oluşumu esnasında barındırdığı madensel ifadelerin su kütlesine kattığı anlamda gizli. Yani cümle kurulumunun süzgeçten geçmesi, yukarı da bahsedildiği gibi sağlıklı düşünme verisinin, bir dünya olan beynin işlevsel niteliğidir. Yani bazı su kütleri tuzlu bazıları sodalı ve bazıları da tatlı su özelliği gösterebilmektedir. Tabi bu bir seviye farkı oluşturmaktan ziya de, kıyasın kendi içindeki mantığı ile kıyaslanamayacak derece de, faydaları birbirinden ayrı özgül bir ağırlık barındırmaktadır.
Cümlenin ya da dile getirilen sözün yoğunluğu en yakın teşbihle coğrafi terim ve kavramlarla anlatmak, doğanın dili kadar insanın kullandığı kavramlarla da eşdeğerdedir.
Netice-i kelamda cümlenin kıymeti, kaç kilo sorusunun, tam karşısında birbirinden bağımsız gibi gözüken kavramlara, kendi içinde bakıldığında hepsinin insanın ilmi birikiminin, seviyenin ve yoğunluğunu ölçecek, bir terazinin kefesinde, insanın kendini fark eylemesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Tabi burada fark eylemek ifadesi sonuç cümlesinin ana temasını oluşturan bir kavram gibi durmakta fakat mantıksal bağlam da, önerme aslında basit… Acil! Terazi bulun… Cümlenin sessizliği, terazinin kefesinde...