Askeriyedeki sivil memurlarla ilgili başörtüsü yasağının kaldırılması basında kamuda kılık kıyafet yönetmeliği değişti şeklinde verilince memurlar başbakanlıktan müjdeli bir haber mi geldi diye sevindiler ama değişim beklenildiği gibi kravat-ceket zorunluluğunu ortadan kaldıran bir değişim değildi. Bilindiği gibi 400 000 aşan üye sayısıyla eğitim alanında yetkili olan Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen başta olmak üzere tüm eğitim sendikaları memurlara yönelik kılık kıyafet dayatmasının kaldırılmasını istiyor.
Bu konuda Eğitim Bir Sen Ankara 1 Nolu Şube başkanı Yüksel HAŞLAK’ın da güzel bir açıklaması oldu. Şapka kanunu yürürlükte ama kimse uymuyor bu yüzden ‘Siz şapka takın biz kravat(a) takmıyoruz’ diyerek yaşadığımız önemli çelişkilerden birisine dikkat çekti.
12 Eylül 80 darbesinden sonra çıkartılan kamu çalışanlarına yönelik Kılık Kıyafet yönetmeliğiyle devlet kendince bütün kamu çalışanlarına statü verdirme işareti olarak kravat, takım elbise v.s gibi kılık-kıyafetleri giyme zorunluluğu getirip başörtüsünü de yasaklamıştı.
Ak Parti iktidarından sonra bu yasaklar çözülmeye başlandı ve memureler için başörtülü çalışma özgürlüğü getirildi. Bu konuda Memur –Sen’in ülke çapında düzenlediği kılık-kıyafet dayatmasına son vermeyi amaçlayan 10 Milyon İmza kampanyası da hükümete yol açıcı, sivil insiyatifi temsil eden güçlü bir çıkış olmuştu.
Bu yasağın kalkmasına karşı çıkanlar genelde sivillerle devlet dairesinde çalışanların fark edilmesi ve ayrımı için bu kıyafet zorunluluğunun konulduğunu söyler.
Bu zayıf düşünceyi eleştirmiyor ve komikliğini ortaya bile koymuyorum, sizlerin zekâvetine havale edip olması gerekeni söylüyorum;
Kamuda çalışan kadınlara getirilen başörtüsü serbestiyeti kamunun her alanında devlete bağlı her kurumda eksiksiz bir şekilde uygulanmalı, erkeklerde ise kravat, gömlek, ceket ve kumaş pantolon zorunluluğu kaldırılmalı. Erkek çalışanlar sakal ve bıyık bırakabilmeli. (Erkeklere bıyık zaten serbest diyenlere şunu söyleyeceğim: 1998’de stajyer öğretmen iken o yıllarda halen geçerli olan 12 Eylül ihtilâlinde çıkartılmış bıyık ‘nizamnamesini’ okumuştum. Şimdi de aynen geçerlidir herhalde. Düpedüz daha çok dindar insanlarla dalga geçmek için kullanılan ‘badem bıyık’ tarifi vardı. Dudaklar gözükecek, yok şöyle olacak, yok böyle olacak, v.s v.s..)
Tek tipleştirici mantalitenin ürünü olan bu kışla düzenine son vermek lâzım. Çünkü nasıl giyineceğimize karar verenler nasıl düşüneceğimize de karar verebilirler.
İşte bu yasağın kalkması bana göre Türkiye’de topluma yapacağı psikolojik rahatlama ile bir çok alanda ivme kazandıracak devrimsel bir gelişme olur.
Yasağın kalkması yolunda teklif veren herkes hangi görüşten olursa olsun bütün kesimler tarafından minnetle ve şükranla anılacağına adım gibi eminim.
Zaten kamu çalışanlarını temsil eden yetkili sendika Eğitim Bir Sen tüm üyelerini kılık kıyafet serbestliği için sürekli eyleme çağırdığı için bu yasaklı yönetmelik fiilen delinmektedir. Hükümetinde yapması gereken bu çağrıya kulak vermektir. Özellikle kimi kurumlardaki amirlerin sendika üyesi ve temsilcisi kişilere yönelik ‘Neden kravatın yok,bu sakal nedir?’ şeklindeki olumsuz tavırları kamu çalışanının performansını kılık kıyafetinin belirleyemeyeceğinden habersiz eski Türkiye’nin ruhunu hortlatmaya matuf kişisel takıntılardır.
Herkesin söylediği şu: “Kıyafet serbestisi için kim meydana çıkarsa çıksın, hiçbir parti ve sendika bu işe karşı çıkmaz, çıkamaz da. Kurtarın bizi bu ceket, kravat mecburiyetinden.”
Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın vereceği müjde tüm memurları rahatlatacaktır. Eski Türkiye manzarasının en vazgeçilmez resimlerini oluşturan Kılık Kıyafet yönetmeliğine yeni Türkiye manzarasında hiç yer verilmemelidir.