Kamu Yönetimi Bölümünde Neler Oluyor…
Başında bulunduğum Eğitimciler Birliği Sendikası Konya 2 Nolu Şube kuruluşundan beri Akademiden sorumlu sendika olarak öğretim üyelerimizle, araştırma görevlilerimizle, idari personelimizle hep iç içe olduk, istişareler yaptık, çalıştaylar düzenledik. Bu çalışmalarda özelikle araştırma görevlilerimizin sistematik sorunlarının olduğunu tesbit ettik. Bu tesbitlerimizi kamuoyu ile paylaştık, üniversite yönetimleri ile istişare ettik, hocalarımızla değerlendirdik. sorunları ve çözüm önerilerini Kurum İdari Kurulunda en üst seviyede imza altına aldık. Selçuk Üniversitesi’nin bütün birimlerinde hatta İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin diğer bölümlerinde sorun büyük oranda çözümlenmiştir. Ancak maalesef Kamu Yönetimi Bölümünde Bölüm Başkanının despotik, Eski Türkiye kalıntısı alışkanlıkları nedeni ile tüm çabalarımıza, iyi niyetli girişimlerimize rağmen çözüm üretilememiştir ve bugünkü noktaya gelinmiştir.
Sorunda mazlum ve mağdur Araştırma Görevlilerimizdir. Geleceğin Bilim insanı olan Araştırma Görevlilerimiz iyi yetiştirilebilirse Türkiye’nin beyin gücüdür. Bu model, araştırmacı yetiştirmeyi hedefleyen iyi kurgulanmış bir modeldir. Ancak istisnai de olsa Araştırma Görevlilerimizi görevli gibi gören, mesai takibi yapan Eski Türkiye’de mukim, unvanları büyük akademisyenler de mevcut. Zaten akademinin en adil ve en nesnel istihdam biçimi olan OYP’yi önce FETÖ üzerinden negatife edip ardından tasfiye eden akıl da bu akıldır. ‘İstediğim adamı alamayacak mıyım?’ cümlesinde kendisini bulan müstağni, mütekebbir tavır bu tavırdır. Bu müstağni ve mütekebbir tavır büyük oranda tasfiye olsa da bir numunesi Selçuk Üniversitemizde kalmış. Akademik unvanını ‘profesor’ araştırma görevlileri üzerinde hegemonya üretmek için kullanan Eski Türkiye özlemi içindeki bu ADAM’a diyorum ki; ‘Başaramayacaksınız. Eski Türkiye tasfiye oldu, Sizde tasfiye olacaksınız. ‘Emret Komutanım, Ordu Göreve’ pankartlarının altında beklediğiniz günler akademi tarihinin utanç sayfalarında incelenmeyi bekliyor.’
Bu adamlar istiyorlar ki;
Eski Türkiye akademisinde olduğu gibi araştırma görevlisini her türlü özel işlerinde kullanmak, çocuklarının veli toplantısına bile asistanını göndermek istiyorlar, otomobilini servise asistanı götürsün istiyorlar. Derslerine girsin ama Ders ücretini Bana getirsin istiyorlar.’ Ama geçti, Eski Türkiye tasfiye oldu.
Bu ADAM; 28 Şubatta Başörtüsü nedeni ile kızlarımızın Eğitim Hakkını Engellerken şimdi daha büyük bir cüret içinde bir gerekçe bile sunmaya tenezzül etmeden Eğitim Hakkını Engeleyebiliyor. Bu engellemeyi önce Dekanlık Makamının ardından da Rektörlük Makamının yetkilerini GASPEDEREK yapabiliyor ve bu Makamların Sahibleri yetkilerinin gaspedilmesini ancak izliyor. Bu ADAM, tüm bunları 28 Şubat’ı en ağır biçimde yaşamış bir şehirde yapabiliyor. Sitemliyim; Aliya’nın ‘Herşey bittiğinde hatırlayacağımız tek şey dostlarımızın sessizliği olacak.’ Sitemi aynısı ile tekrar tahakkuk ediyor.
Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde hususende Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde organize, süreğen bir MOBBİNG vardır. Bu çerçevede Mobbing yönünden Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi detaylı bir inceleme/soruşturma sürecinden geçirilmeli, faiileri en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Eğitim hakkının kudsiyetine, en temel insan hakkı olduğuna inancımız ve bu inancın gereğini ifadaki mücadele azmimiz tarihin testinden geçmiştir. Mucadele azmimizi tekrar test etmek isteyen yapılara dedik ki; ‘Tarihi tekerrür ettirmeyin. Kurumları yıpratmayın.’ Dinlemediler…
Hala ‘Üniversitemizi yıpratmayın!’ cümlesi ile bize akıl veren dostlarımıza da birşeyler söylemek istiyorum;
İyiniyetli ikazlarınız tamam ama böyle bir ADAM’ın Dekanlık yapmış olması, halende Bölüm Başkanlığı yapıyor olmasından daha yıpratıcı bir hali Selçuk Üniversitesi için tahayyül edemiyorum. İstifa etme erdemini gösteremediği gibi, maniplatif bir cevap yazabilme hadsizliğinde de bulunabilmiş. Yetki kullanan tüm makamlara hususende Selçuk Üniversitemizin Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin’e çağrıda bulunuyorum; gözbebeğimiz üniversitemizi yıpratan Bu ADAM’dan kurtulmak için her kim insiyatif alırsa 28 Şubatta turnikelere sıkıştırılan başörtüsü mağduru kızlarımızın da, bugün zülme uğrayan mazlumların da duasını alacaktır.
Bir de demiyor mu; ‘makam mevkide gözüm yok’ diye.
Evvelinde İletişim Fakültesi Dekanlığını söylemiyorum bile 1997-2003 arası 28 Şubatın başlangıcında da nihayetinde de Dekanlık yap, 2-3 defa Rektör adayı ol (Allah korumuş), 17-18 yıl Bölüm Başkanı ol. Sonrada de ki makamda gözüm yok. Sosyal medyadaki replik ile ‘Oğlum Bak Git’. Demek gerekiyor.