15 Temmuz bir milattır. ‘Bu Ülkeyi Kim Yönetecek?’ Sorusuna cevabın verildiği tarihtir. Bedeli ağır olsa da…
Cumhurbaşkanımızın Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’naBarolar Birliğini kabulünde verdiği cevap tarihidir, rol kapma arayışını deşifre eden bir cevaptır;
‘Bugün geriye dönüp baktığımızda, Türkiye'nin yıllarca yalanla, iftirayla, çarpıtmayla, boş sözle, hamasetle ülkesine ve devletine sahip çıktığını iddia eden güya seçkinlerin istismarına maruz kaldığını fark ediyoruz. Ama 15 Temmuz'da darbeci teröristlerin silahları ölüm kusmaya başladığında, bu istismarcıların hiçbiri ortada yoktu. Sokakları, meydanları dolduranlar, tankların önünde yatanlar, namluların karşısında dikilenler seçkinler değil bu ülkenin ortalama vatandaşıydı.’
Embedded Bir Çizgi: Ulusalcı Perinçek Çizgisi…
15 Temmuz muhteşem Direniş Gecesini bir düşünün...
Tüm renkleri ile İslami STK'lar alan hakimiyetini tesis etmişti. Ardından milli hassasiyet taşıyan herkes, post-modern işgal girişimini engellemek için meydanları doldurmuştu. İşte Ulusalcı-Perinçek çizgisini korkutan bu sivil duruştur, bu alan hakimiyetidir, bu örgütlülüktür, bu tecrübedir.
Buembedded çizgi, atomize olmuş bir Müslüman toplum tahayyul ediyor, kurguluyor. Böyle atomize edilmiş bir toplumun darbelere direnecek organizasyon yeteneğini kaybedeceğini değerlendiriyor. Böylece Cumhurbaşkanı ile İslami STK'lar arasındaki duygusal aidiyetin, uyumun bozulacağı varsayılıyor. 15 Temmuz ile başlayan konjonktürü değerlendiren ve sürece sonradan eklemlenen rol kapma telaşındakiUlusalcı, Perinçekçinevzuhur tipler; ‘Oyununuz deşifre oldu!’
İslami STK’lar…
Fetö Terör Örgütü gibi yapılarla en etkili mücadeleyi başta Memur-Sen olmak üzere kadim Anadolu irfanından beslenen İslami STK'lar verebilir. Fetö Terör Örgütünü cemaat olarak kabul edeceksek ki değildir, panzehiri yine geleneğin testinden geçmiş Anadolu’nun irfanından beslenen ehli sünnetcizgisinde ki cemaat, cemiyet,tarikat olarak adlandırılan dini yapılardır. Pekçoğu ile Benimde gönül ilişkimin olduğu tüm islami yapılara seslenmek istiyorum;
Türkiye’yi yöneten kadroları yetiştiren İslami STK’lar olarak bir durum muhakemesi yapılması zorunluluktur. 28 Şubat sürecinden sonra ihmal ettiğimiz insan yetiştirme işine,asli vazifemize tüm enerjimizle yeniden/yenilenerek dönelim, insana, gençliğe yatırım yapalım. Bizi çağların ötesine taşıyacak olan bu stratejidir.
Bu çerçevede 17 Haziran tarihli sivil topluma dair değerlendirmemizi tekraren dikkatinize sunmak istiyorum. http://www.memleket.com.tr/sivil-topluma-dair-2-22733yy.htm’
Üniversiteler…
Üniversiteler, yargı ve güvenlik bürokrasisi ile birlikte terör örgütünün stratejik önceliği idi. PDY Terör Örgütü ile mücadelede üniversiteler, en az yargı ve güvenlik bürokrasisi kadar önemlidir.PDY Terör Örgütü için dersaneler yaygın nitelikli insan kaynağına ulaşmayı temin ederken, üniversiteler bu insan kaynağının etkin kullanımına imkan sağlamıştır. Terör örgütünün insan kaynakları stratejilerindedersaneleryaygınlığı, üniversiteler derinliği temin eden araçlardır. Bu nedenle, PDY'nin etkin olduğu ve temizlenemediği üniversiteler için gerekirse dersaneler olayında alınankarar dahi ‘kapatma kararı alınmıştı ancak Anayasa Mahkemesi Kararı ile bu kararlılık yargı tarafından akamete uğratılmıştı.’ masada tutulmalıdır.
Sayın Devlet Bahçeli’nin Tarihi Duruşu…
Sayın Bahçeli'nin 15 Temmuz ve sonrasındaki duruşu takdire şayandır. Ancak sayın Bahçeli’nin bu duruşu bir tercih değil,bir zorunluluktu. Üstelik öyle bir zorunluluk ki Kendisini de kurtardı, partisini de, milletini de...Bu duruşu ve kararlılığı ile Sayın Bahçeli milletin kadim hafızasında müstesna bir yer etmiştir. Dikkatimizi celbeden bir başka husus ise, 15 Temmuz öncesinde Yurt Sulh Konseyi ile işbirliği içindeki yapılarla iş tutan, konum belirleyen bazı çevrelerin Sayın Bahçeli’nin etrafında tekrar konumlandığı görmekteyiz.
Prof. Dr. Muhsin Kar’ın 15 Temmuz sonrası analizi ile yazımı nihayetlendirmek istiyorum;‘Batı, İsrail karşısında düzenli bir ordu ve çalışan bir devlet bırakmamak için elinden geleni yapacaktır.’
Hazırlıklı olalım…