Türkiye’nin son beş yıldır bir sarmala düştüğü ve kurtulmak için çabaladığı orta gelir tuzağından çıkabilmesi, üniversite reformuna bağlı olduğu konu uzmanlarının hemfikir oldukları bir konu. Herkes üniversite reformu şart derken bunun nasıl olması gerektiği noktasında ise ciddi fikir ayrılıkları var. Üniversite reformu içinHükümetin, Yükseköğretim Kurumunun çalışmaları var. Eğitimciler Birliği Sendikası da YÖK uzmanları, Milli Eğitim Bakanlığı Uzmanları, sendikanın uzmanları ile üniversite şubeleri başkanlarının da katılımıyla bir çalıştay düzenleyerek ortak aklı harekete geçirmeye çalıştı. Çalıştay, daha önce yapılan çalışmaların gözden geçirdi. Ardından;
Anayasa değişikliği gerçekleşirse üniversite reformu nasıl olmalı?
Mevcut anayasa çerçevesinde üniversite reformu nasıl olmalı?
Senaryoları üzerinden iki farklı yol haritasını yapılandırdı.
Bu çalıştay, Eğitimciler Birliği Sendikasının bu ülke için ne kadar öncü ve önemli bir teşkilat olduğunu aynelyakin bir kez daha ıspatladı. Emeği geçenlere teşekkürler… İyi ki varsın EĞİTİM BİR…
Çalıştayile ilgili bölümüburada sonlandırıyorum. Ancak üniversite reformu ile ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
2023 Vizyonunda Yükseköğretimi Düşünmeye Yükseköğretimin fonksiyonları ile başlamak gerek.Üniversite, tüm toplumlarda 3 fonksiyon ifa etmektedir.
1. Araştırma: Bilinen en iyi bilgi üretim metodu
2. Eğitim-öğretim: Varolan bilginin/değerlerin aktarımı
3. Hizmet: Toplumun ihtiyaç duyduğu hizmetlerin sunumu (daha çok sağlık hizmetleri)
Bu üç fonksiyonun her birini, her bir üniversite, farklı düzeylerde önceleyerek yürütmektedir. Çoğu zamanda bu üç fonksiyonu farklı kombinasyonlardadengeleyerek gerçekleştirmeye çalışmaktadır.Yükseköğretim sisteminin her üç fonksiyonu da yerine getirmeye çalışmasının bir odaklanma, öncelik tanımlama sorunu yarattığı hepimizin malumudur. Bu nedenle;
Üniversite, Hizmet sunumundan tamamen vazgeçmelidir.
Özelikle sağlık hizmetinin sunumu olarak tezahür eden bu boyut, gerek bu alanda uzmanlaşmış bulunan sağlık hizmeti sunucuların varlığı nedeni ilegerekse üniversitenin asli fonksiyonu olan araştırma ve eğitimi gölgelemesi nedeni ile üniversite sağlık hizmet sunumundan vazgeçmelidir. Bilim üretmek ve üretilen bilginin yeni nesillere aktarımı için kurgulanmış üniversitenin örgütsel yapısı, bu üç fonksiyon arasındaki çatışmaları, çelişkileri yönetecek yeterlilikten yoksundur. Bugün üniversite hastaneleri bir finansal krizdedir. Üniversite hastanelerinin içinde bulunduğu finansal kriz, üniversitelerin sağlık hizmeti sunumundan vazgeçilmesi kararı içinyeterli veriyi bize vermektedir. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta SARAÇ’ın 20 Ağustos 2015 tarihli ‘üniversite hastanelerinde yaşanan sorunları YÖK’ün veya üniversitelerin tek başına çözebileceği kadar basit olmadığı…’ açıklaması da zaten devlet terbiyesi çerçevesinde bir imdat çağrısıdır.
(http://www.ntv.com.tr/saglik/universite-hastanelerinin-tibbi-malzemelerini-saglik-bakanligi-karsilayacak,HLUygE29pkaNBWPpPQi6CQ
Üniversite reformunda bu husus öncelikli olarak değerlendirilmelidir.
Üniversite reformunda tartışılması gereken bir diğer husus;
Yükseköğretim sistemini kimin, hangi örgütsel modelle yöneteceği sorusudur.
Halen mevcut koordinatör çatı yapı olarak kurgulanmış ancak koordinasyon boyutunun çok üzerinde bir görev üstlenmiş bulunan Yükseköğretim Kurulu benzeri bir yapı üzerinden mi yönetilmeli veya Yükseköğretim Bakanlığı kurularak yükseköğretim sistemini bakanlık yapısı üzerinden mi yönetilmelidir?
Bu tercihlerin olumlu olumsuz yönleri detaylı olarak tartışılmalıdır.
Şahsi kanaatim;
Yükseköğretim, eğitim sistemimizin mutememmim bir cüzüdür. Dolayısı ile Yükseköğretim sistemi, eğitim sistemimize entegre bir yapıda kurgulanmalıdır.
Eğitim sistemimiz genel kamu yönetimi sistemimizin yansıması olarak Bakanlık tarzında bir örgütlenme modeline sahiptir. Dolayısı ile Yükseköğretim Sistemimiz Bakanlık tarzı bir örgütlenme modelini benimsemelidir.
Yükseköğretim Bakanlığı Kurulmalıdır.
Üniversiteler, Yükseköğretim Bakanlığının ana omurgasını ve ana hizmet alanını oluşturmalıdır.
Akademisyenleri yıllarca birbirine düşman eden, çalışma barışını bozan rektör seçimine dair kanaatlerimizi ise bir sonraki yazımızda paylaşacağız. İnşAllah…
Allaha emanet olunuz…