Başımızı sürekli aynı istikamete döndürmekten mütevellit yıllardır mustarip olduğumuz boyun ağrılarımız var. Son yıllarda uhulet-suhulet merkezli dönüşüm ve evrimleşme yaşıyoruz. Yeni, farklı cihetlere de yöneliyor, değişik mercilere de teveccüh ediyoruz. Ne işe yarıyor sorusu, artık boyun ağrıları yaşamıyoruz, şeklinde cevaplanabilir. Yeni Türkiye'nin rejim açısından İslami bir hedefe geldiği söylenebilir mi? Yani devletimiz İslami bir devlet hüviyetini kazanmış olabilir mi?
Boyun ağrılarından selamete ermiş olmamıza rağmen cari yönetim biçiminin İslami bir düzen olduğu söylenemez. Hala inançlarımıza mugayir bir sürü uygulamalar var. Yasalar da böyle bir iddiaya manidir. Ancak, Müslümanların bu ülkede Müslüman olarak yaşama ve Müslüman kimliğini koruma talepleri var. İslami talepleri topluma benimsetme ve etkin kılma amacı ortalama bir Müslümanın hedeflerindendir. Geçmişte bu ülkü üzerine talepler inşa etmiş ve bunları yasalar dairesinde izhar etmiştik.
İslami taleplerin en barizlerinden biri, geçmişte cami iken günümüzde müzeye dönüştürülen Ayasofya mabedinin yeniden müze olmaktan çıkarılıp cami kimliğinin iade edilmesiydi. Konu Türkiyeli Müslümanların siyaseten üzerinde icma ettikleri ender taleplerden biridir. Denilebilir ki Türkiyeli Müslümanların tümü Ayasofya mabedinin yeniden cami olarak açılmasında hemfikirdirler. Bu konuda istisna olabilecek bir grup veya cemaati şahsen ben hatırlamıyorum.
Evet, “Zincirler kırılsın, Ayasofya ibadete açılsın”.
Diğer taraftan Ayasofya mabedinin yeniden cami olarak açılma talebi ümmetin icmali tarafından istenirken Türkiyeli Müslümanların dışındaki toplumsal kitlelerden bu talebe katılım veya destek gelmedi. Yani Ayasofya'nın cami olarak yeniden açılması arzusu sadece Müslümanların talebi olarak kaldı. Bu yönüyle Ayasofya'nın yeniden cami olarak açılması İslami bir taleptir.
***
Ak Parti iktidarı ile ülkemizdeki devlet ve halkın bütünleşmiş olarak farklı mercilere yöneldiğini ifade etmiştik. Yeni teveccühlerin tezahürlerine her zaman farklı bir sahada rastlamak mümkün. Hiçbir şey geçmişte olduğu üzere ilanihaye devam etmiyor. Değişim, dönüşüm her sahada daha iyiye doğru ilerliyor.
Din işlerini deruhte etmeyi üzerine alan Diyanet İşleri Teşkilatında da son yıllarda farklı gelişmeleri gözlemliyoruz. Sayın Başkan Mehmet Görmez hoca, kişisel özelliklerini de ortaya koyarak önemli bir figür olarak karşımıza çıkıyor. İslam alemindeki benzer mevkidaşlarına nispeten Görmez hocamızın ümmet üzerindeki tesiri bariz bir şekilde artıyor. Şöyle bir iddiada bulunuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in Müslüman coğrafyalardaki halklar üzerindeki nüfuzu mümasilleri Ezher şeyhi ya da benzerlerinden daha az değildir. Hatta Sayın Görmez'in saygınlığı ülkemizin Müslümanlar üzerindeki nüfuzuna eş daha fazladır. Ayasofya mabedi üzerindeki son düzenlemeler bu efdaliyeti perçinlemiştir.
***
Müslümanlar olarak, geçmişi uzun yıllar öncesine dayanan İslami taleplerimizi artık revize etmemizin zamanı gelmedi mi?
Zincirlerin kırıldığını, Ayasofya'nın ibadete açıldığını söylemenin zamanı geldi, diye düşünüyorum.
Memleketin en donanımlı hocalarından biri Ayasofya ‘ya kadrolu olarak imam tayin edildiyse; Ayasofya'nın minarelerinden beş vakit ezan okunuyorsa; Müminler Ayasofya'da namaz için safları sıkıştırıyorsa, daha ne?
Hele, Yunan gâvuru bile Ayasofya'da ezan okunmasından rahatsız oluyorsa artık bize düşen vazife Ayasofya'yı cemaatsiz bırakmamaktır.
Geçen hafta ÖNDER'in Marmara Üniversitesi Rektörlüğü'nde tertiplediği toplantıdan çıktıktan sonra aziz dostum Mahmut Aytekin ile önünden geçerken Ayasofya'nın içimi ısıtan o muhteşem ezanını duyunca tarifi imkânsız duygular beni bu yazıyı yazmaya itti. Mazur görün hissiyatımı…
Bu yazı 24.10.2016 tarihindehttps://www.timeturk.com/ayasofya-ibadete-acilmistir/yazar-345724 yayınlanmıştır.