Bir toplantıda karşılaştık. Akşam ezanı henüz okunmadan başlayan toplantı yatsı namazından sonraki zaman dilimine kadar sürdü. Konu; 15-18 yaş arası gençlerin eğitimi ve onlarla yakından ilgilenmekle alakalıydı. Özetle aklı başında bir yetişkin bu yaşlarda birkaç genci alıp hemen her şeylerine yetişmek suretiyle onlarla ilgilenecek.
İlgili anne, daha öncesinden başka bir etkinlik için geldiği bu ortamda, konuyu işitti ve ona olan büyük bir ilgiyle bu toplantı ortamında kalakaldı. Toplantının bitmesine az bir zaman kala da başka bir etkinliğe katılmak üzere o ortamdan uzaklaştı.
Evet, bu konu, mevzu bahis annenin pek ilgisini çekmişti. Henüz ortada fol yok yumurta yok olmasına rağmen yaşları, zikredilen yaş grubuna yakın olan üç evladını hemen ilgiliye teslim etme çabası içerisinde sordu da sordu. Ne de olsa o bir anneydi ve çocuklarının en ideal şekilde yetişmesini istemekteydi.
Yalnız, karşısında oturan ve toplantı için gelen asıl katılımcılardan bir tanesi (ben de dâhil) bu ilgili anneye; “Yahu bacı senin çoluk çocuk ve eşin tam da bu saatlerde ev ortamında buluşmuyorlar mı? Sen bu kadar ilgili bir annesin de madem, hepsinin evde olduğu bu zaman diliminde bu akşam yemeği saatinde çoluk çocuktan uzak şimdi buralarda hangi kayda değer işle meşgul olmaktasın?” Sorularını hiçbirimiz sormadık. Öyle ya kendisini yetiştirme gayretinde olanlara sonsuz saygı duymaktayız toplumcek. Dolayısıyla böyle bir soru sorduğunuzda, size yapılacak her türlü karşı taarruza karşı da bazı savunma mekanizmalarıyla donatmış olmanız gerek kendinizi.
Yemek saatlerinin ailenin birlik ve bütünlüğünü pekiştirmek adına çok önemli olduğu bilgisine sahibim yanlış veya doğru. Kendi ailem açısından da bu zaman dilimlerinde daha fazla şey paylaştığımızı düşünmekteyim.
Fakat anneler o kadar dışarıyla meşguller ki artık. Evde olan bitenlerden haberleri yok. Çocuklarının yaşadıklarından, geçtikleri aşamalardan habersizler. Onlarla az çok ilgilenecek birilerini buldukları zaman da yakalarına yapışıyorlar. Kimse cesaret edip de bunlara öncelikle çocuğunla sen ilgilen, demiyor/ diyemiyor. Çünkü artık annelerimiz büyük bir hızla sosyalleşiyor. Bu işi de genellikle aile üyeleriyle ilişkiyi kesmek suretiyle yapıyorlar. Olması gereken dengeyi kuramıyorlar. Aile bireyleri de hayatın içerisinde yuvarlanıp gidiyor. Ve ne yazık ki çoğu zaman da kafalarını bir yerlere çarpmak durumunda kalıyorlar.
Bir çocuğa, en iyi şekilde ailesi sahip çıkar. En sağlam eğitim aile tarafından verilendir. Ailenin sahip çıkmadığı bireyler, bir şekilde eksik/yanlış taraflar taşımaktalar. Kendisini yetiştirmek emeli taşıyan ebeveynler, en müsait zaman dilimlerinde bu işi yapmalıdır. Çoluk çocuktan çalınan zaman dilimi onların aitlik yanlarına vurulan darbelerdir. Bir hayvan bir bitki dahi sevgisiz, ilgisiz bir şekilde varlığını sürdüremezken, bu şartlar altında yetişen insanlardan nasıl sağlıklı bireyler olmaları beklenmektedir?
Kendi ailesine ilgisiz, sosyalleşmenin zirvesinde ebeveynlerin kimseye hayrı olmayacaktır. Çocukken sarmadığınız yavrularınız, sonradan kendilerine sarılmanıza izin vermeyecek ve iş işten geçmiş olacaktır.
Özellikle son yıllarda kişisel gelişim, sosyalleşme, özgür birey olma v.s yerinde, oranında değerlendirilmediği için aile ortamına konulan bir nevi dinamit hükmünde olan bu kavramların fitillerini ateşlemeden, genelde anne ve babalar, tez elden ise anneler çocuklarının eğitimleri konusunda kendilerini yetkili hissetmeliler. Onların eğitimlerini öncelikli olarak kendi üstlerine almalılar.
Toplum içerisinde bir yerden bir yere sürüklenen anneler şunu unutmayınız ki; öncelik evlerinizdir/yavrularınızdır ve sizler, tez elden yuvalarınıza dönüp geleceğinize sahip çıkmalısınız.