Türkiye’de siyasi iktidar ve onun uzantısı niteliğimdeki bürokrasi üzerinde yargı, siyasi muhalefet, medya, sivil toplum ve kamuoyu baskısı gibi denetim mekanizmalarının sağlıklı işlediğini söylemek mümkün değil. Bu denetim mekanizmalarının her biri önemli olmakla beraber toplumun genel kanaatini yansıtması boyutuyla sivil toplum kuruluşlarının özgül ağırlığının daha fazla olduğu söylenebilir. Peki, ülkemizde sivil toplum kuruluşları sahip oldukları güçle orantılı bir etkiye sahipler mi?
Sivil toplum kuruluşları bir siyasi eğilime yakın veya muhalif olabilirler. Ancak bu kuruluşların duruşlarını özgür, ilkeli ve tutarlı bir şekilde belirlemeleri beklenir. Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarına yönelik en önemli eleştiri, temsil ettikleri grubun yarar veya zararını değil, beslendiği ideoloji ve irtibatlı olduğu siyasal organizasyonun yönlendirmesine göre duruş sergilemeleridir.
Bu güne kadar sivil toplum kuruluşları siyasi, sosyal ve ekonomik olaylar konusunda üyelerini ve kamuoyunu kararları doğrultusunda etkilemeye çalışmışlardır. Sendikal kararların üye eğilimine etkisi tartışılsa da sendikal duruş ve yaklaşımların anlaşılması açısından önemli olduğu söylenebilir.
Peki, sivil toplum kuruluşlarının lokomotifi sayılan sendikalar, başkanlık sistemi ile ilgili olarak ne düşünmektedirler. Bu sorunun cevabıns, en büyük dört konfederasyon açısından bakacak olursak; MEMUR-SEN’in, hükümet sistemlerine ilişkin net bir açıklaması bulunmamakla beraber siyasi istikrar vurgusu nedeniyle, referandumda “Evet” cephesinde olacağı yorumlarına neden oluyor. KESK ve BİRLEŞİK KAMU-İŞ, başından beri sistem değişikliğini tek adamlık, diktatörlük ve tiranlık olarak yorumluyor ve ilk günden beri duruşlarını değiştirmeyerek “Hayır” cephesinde yer alacaklarını söylüyorlar.
KAMU-SEN’in tavrı ise henüz belli değil. Uzun süre sendika programlarında başkanlık karşıtı söylemleri ile dikkat çeken ve bu yönde kamuoyu oluşturan KAMU-SEN’e bağlı Türk Eğitim-Sen, 2013 yılında yaptırdığı bir ankette başkanlık sisteminin büyük oranda istenmediğini kamuoyu ile paylaşmıştı. Ankete katılanların “Başkanlık sistemini destekleyip, desteklemedikleri” sorusuna katılımcıların yüzde 69.8’inin “başkanlık sistemini istemedikleri” yönünde cevap verdikleri açıklanmıştı. Başkanlık sistemini desteklemeyenlerin gerekçelerinin sistemin üniter devlet yapısına uygun olmaması, eyalet sistemini öngörmesi, otoriter rejim algısı yaratması, diktatörlüğe eğilimi arttırması, ülkemize en uygun sistemin parlamenter sistem olması şeklinde sıralanmıştı
İsmail Koncuk da değişik zamanlarda başkanlık sistemi ile ilgili şu açıklamalarda bulunmuştu.
Türkiye Kamu-Sen olarak başkanlık sisteminin, Türkiye’de demokrasiyi olgunlaştırmak yerine, demokrasiyi daha arızalı hale getireceğine, insan haklarının daha geriye gitmesine neden olacağına inanıyoruz.
Başkanlık sisteminin hukukun üstünlüğü konusunda daha da geriye gideceğimizi, hakim ve savcılarımızın siyasi vesayetle karar vermeye zorlanacağını düşünüyoruz. Vatandaşlarımızın bu tehlikelere dikkat etmesi lazım.
Demokrasinin gelişmesi, Türkiye’de insan haklarının ve hukukun egemen olması konusunda bir tavır sergilenmesi lazım. Şu anda düşünülen başkanlık sistemi formülü ile bu hususların bağdaşmadığına inanıyoruz.
Başkanlık sistemi ülkemiz gerçeklerine, demokrasinin gelişmesi konusundaki ihtiyaçlara cevap verebilecek bir model değildir. Bu konuda vatandaşlarımızın da azami dikkat göstererek, bu tuzaklara düşmemesi lazım.
Başkanlık sistemi, eyalet sistemini de beraberinde getirmektedir. Başkanlık sistemi ise dünyada sadece ABD’de sağlıklı olarak uygulanmaktadır. Zira diğer ülkelerde başkanlık sistemi, diktatörlüğe kaymıştır.
Ülkemize en uygun sistem demokratik parlamenter sistemdir. Siz bütün bu devlet gücünü başkanlık sistemi altında tek elde toplarsanız, bunun sonucu diktatörlük olacaktır.
Başkanlık sistemi ülkenin eyaletlere bölünmesi anlamını taşımaktadır. Eyalet sistemi ise, özerk yapılar oluşturulması ve ülkenin bölünmesi sonucunu doğuracaktır.
Başkanlık sistemi üzerinde bu kadar durulmasını anlamıyoruz. Cumhurbaşkanı neyi istiyor da yapamıyor bu ülkede?
İsmail Koncuk’un AK Parti-MHP yakınlaşmasından sonra yukarıda dile getirdiği konularda fikrinin değişip değişmediği sorusu, referandum sonucu kadar KAMU-SEN’in MHP’ye angaje olup olmadığı sorusunun da cevabını barındırıyor.