Eğitimciler Birliği Sendikası ve Memur-Sen olarak Sendikacılığımızı, sivil toplum kimliğimizi, “hayrı teşvik, şerri men” prensibi üzerine inşa ettik. Bir erdemliler hareketi olarak sendikacılığımızın bizim anlayışımızdaki karşılığı budur. Sadece kamu çalışanlarının bordrolarındaki rakamları yükseltmekle sınırlı bir sendikal anlayışı reddediyoruz. Bizim adalete, barışa, huzura ve refaha ulaşmış Bir Türkiye ve Bir Dünya tasavvurumuz var. Üyelerimizin sayısına, yetkili oluşumuza, toplu sözleşmede ürettiğimiz kazanımlara bakarak övünemeyiz, kibre düşemeyiz. Bizim Yeni Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya tahayyülümüz ve bu tahayyülün yüklediği sorumluluklarımız var.
Batılı bir örgütlenme modeli olarak sendikal kimliğimizin ontolojik gerekliliklerine de kayıtsız kalamayız. Önümüzde 3. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri var ve Biz bu görüşmeleri başarı ile sonuçlandırmak istiyoruz. Yıllardır kamu çalışanlarının göstermiş olduğu fedakarlığın hükümet nezdinde akis bulacağını ve hükümetin sürece yapıcı yaklaşacağını umuyoruz. Ancak yine de 3. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerindeki sendika olarak taleplerimiz ülkenin ekonomik dengelerini gözeten mütevazi taleplerdir. Önceliğimiz son 10 yıldır ülkemizin milli gelir artışından hakkımız olan payın bir kısmı ile dezavantajlı konumda bulunan temel ücret seviyesinde maaş alan memurlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesidir. Bir başka önemsediğimiz hususta çalışırken alınan maaşın daha yüksek düzeyde emekli maaşlarına yansıtılmasıdır. Taban aylıkta seyyanen talep edilen artışın arka planında bu vardır. -2016 yılı için 150 TL, 2017 yılı için 100 TL- Bu talep bütün memurlar için eşit bir artışı ifade ettiği için alt gelir gruplarındaki memurlar ile üst gelir grubundaki memurlar arasındaki dengesizliği giderecektir.
Toplu Sözleşme Sürecinde Sendika olarak kırmızı çizgimiz iş güvencemizin tartışılmasıdır. Daha da ötesi, modern kölelik olarak tanımladığımız Taşeron işçi uygulamasının nihayetlendirilerek, taşeron çalışanlarımızın bir program dahilinde kadrolu memur olarak çalışmasını arzu ediyoruz.
3. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinde önemsediğimiz bir başka husus daha var ki Türkiye’nin önünü açacak, siyasetin insan kaynağını yeniden yapılandıracak bir talepti bu. Talebimiz anlamsız, işlevsiz bir yasak olan Kamu Çalışanlarına yönelik siyaset yasağının sonlandırılmasıdır.
Genelde Sivil Toplum Örgütlülüğünün özelde ise sendikal örgütlenmenin en zayıf olduğu alanlarımızdan birisi de üniversitelerimizdir. Akademi bir ve beraber olmanın, örgütlü olmanın gücünü bir farketse, akademinin STK ile yaratacağı sinerji ülkemiz için çok hayırlı işlere imza atacak potansiyele sahiptir. Bu nedenle üniversite örgütlenmesine özel bir önem veriyoruz. Akademi, geçmişin acı sendikal hatıralarından kurtulmalı, teorisini yazdıkları sivil toplum ve sendikacılığın artık pratiğini de yapmalarının zamanının geldiğini bilmelidir. Akademi kamuoyu şekillendirme gücünün zekatını kendi sorunlarına odaklasa akademinin bugün için konuşabileceğimiz hiçbir sorunu kalmazdı. 3. Dönem Toplu Sözleşmelerinde akademinin sorunlarına özel bir önem verirken üniversitenin etkililiğinin diğer ayağında bulunan idari personelin de ciddi sorunları vardır. Örneklendirmek gerekirse üniversite geliştirme ödeneği akademik personele ödenirken idari personele ödenmemesinin mantığını anlamak güçtür. Üniversite geliştirme ödeneğinden idari personelinde yararlanmasını istiyoruz.
Sonuç olarak, 3. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinde sendikamız Memur-Sen’in ve Hükümetin sorumluluklarının bilincinde davranacaklarına dair inancım tamdır. Bununla birlikte böyle süreçler bir imtihandır. Rabbim hayırlısını ihsan etsin…
Selam ve muhabbetle…