Önümüzdeki nisan ayına kadar gündemimizin Anayasa Referandumu olacağı açık. Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğunu, bu yeni anayasanın bir zihniyet dönüşümü ile birlikte Yeni Türkiye’nin inşasında önemli bir kilometre taşı olduğunu 2006’li yıllardan beri defaatle zikrettik. 2008 Anayasa Kongresinde konuyu derinlemesine alan uzmanlarınca tartışılmasını sağladık.
Nisan 2017’de önümüze gelecek olan Anayasa Değişikliği, 1960 Anayasası ile kurulan ve 1982 Anayasası ile pekiştirilen ‘Milli İradenin Anayasal Bürokratik Kurumlar Üzerinden Kontrolü’paradigmasını işlevsiz kılacağı için önemlidir. Gönlümüz sıfırdan bir Anayasa yapılmasından yana idi. Ancak mümkün olmadı. Parlamento aritmetiği izin vermedi. Siyaset, makulü realize etme sanatı olarak değerlendirdiğimiz için, toplumsal kabulu daha iyisine odaklayana kadar makulü taleb etmeye ve gerçekleşmesi için çaba harcamaya devam edeceğiz.
Nisanda önümüze gelecek referandum sonrası Yeni Türkiye’nin inşa süreci başlayacağını söyleyebiliriz. Yeni Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının öneminin, işlevinin ve etki alanının artacağını öngörmek kehanet olmayacaktır. Konya, 40 yıllık sivil toplum insiyatifi ve birikimi ile Sivil Toplum, Kamu, Birey arasındaki etkileşimde rol model olabilir. Bu yeni sürecin laboratuarı olabilir. Bir pilot uygulama olarak, Şehir ile ilgili alınacak kararlarda şehrin Sivil Toplum Temsilcileri ile etkili bir iletişim ve istişare mekanizmasının kurulabilir. Sektörel kararlarda da aynı şekilde o sektörde faaliyet gösteren ve rüşdünüisbat etmiş Sivil Toplum Kuruluşları ile aynı mekanizma çalıştırılabilir. Örneğin gençlik ile ilgili bir karar alınması gerektiğinde gençlik faaliyeti yürüten dernek, vakıf, sendikalar ile ilgili kamu kurumları bir platform oluşturabilir. Bu platform, bir mekanizma dahilinde daimi bir sekreteryaya da kavuşturulabilir. Ayrıca bu şekilde kurumsallaşan yapılar, geniş tabanlı öz-denetim aracı olarakta kullanılabilir.
Minimum Devlet, Maksimum Birey ve bu ikisi arasında denge kurabilen Güçlü Sivil Toplum Yeni Türkiye’nin formülü olmalıdır. Güçlü bir Sivil Toplum aynı zamanda güvenlik bürokrasi ile yargı bürokrasisinin uygun ortam bulduğunda kurmaya tevessül edeceği aşikar olan vesayete karşı da önemli bir koruma sağlayacaktır.
Anayasa, devletin organlarını, bu organların birbiri ile etkileşimini, güç paylaşımını ve en önemlisi devletin milleti ile hukukunu düzenleyen metin olarak tanımlamak mümkün. Yani bir anayasa metnini incelediğimizde ülkedeki güç dağılımını, ülkeyi kimin yönettiğinin cevablarını bulabiliriz. Sivil Toplum, devletin nüfuz edemediği bir alan inşa etmeye çalıştığı ve inşa edebildiği korunaklı bu alanda faaliyet sürdürdüğü gerçeğinden hareketle, Sivil Topluma bu güvenceleri tesis edecek metin en başta Anayasadır.
Referandumdan hemen sonra Siyasal Partiler Kanunu, Seçim Kanunu gibi kanunlarda gerekli değişiklikler yapılarak mevzuat, Başkanlık Sisteminin doğası ile uyumlu hale getirileceğini öngörüyoruz. Seçim Kanunu, Dar Bölge esasına dayalı olarak düzenlendiğinde; Dar Bölge Seçim Sistemi doğal olarak milletvekilinin kişisel niteliklerini ön plana çıkaracaktır.
Dar Bölge Seçim Sisteminin, siyaset kurumu ve toplum arasındaki etkileşimi iletişimi arttıracağı değerlendirilmektedir. Bu iletişim ve etkileşimde Sivil Toplum Kuruluşlarının önemli rol oynayacağı açıktır.
Ayrıca güçler ayrılığı sisteminin tesisi ile yürütme fonksiyonu içinde daha teknokratik bir yapının kurulacağı öngörülebilir. Bu teknokratik yapının güven sorununu aşmada da Sivil Toplum Kuruluşlarının önemli görev ifa edecektir.
Yeni Türkiye’nin inşasında bir hususta düzenlemeler yapılması zorunludur, stratejiktir; Memurlara ve sendikalara siyaset yasağının kapsamı yeniden değerlendirilmeli ve bu anlamsız yasak sonlandırılmalıdır. Bu siyasetin insan kaynağını yeniden yapılandıracaktır.
Son olarak nisanda oylayacağımız Referandumu, bürokratik elitler ile millet arasındaki iktidar mücadelesinin bir parçası olarak okumak lazım. Referandumu 15 Temmuzdan ayrı düşünmek mümkün değildir. 15 Temmuzda meydanlarda verilen destansı mücadele, Referandum ile hukuki bir forma kavuşturarak bir devlet sistemi haline getirebilecektir. Bu yeni formun adı Yeni Türkiye’dir.
Mübarek olsun…