Yerçekimine ne oldu? Diye sormak ve son dönemdeki gelişmeleri kaleme almak tarihe düşülen bir not niteliğinde…
Bu hafta itibari ile hepinizin malumu, uzaya yönelik yatırımlar ve geleceğin biçimlenmesinde ve bu anlamda deneysel çalışmaların yürütülmesine yönelik bir çalışmayla ülkemizin tarihinde yer edinecek bir çalışmaya imza atıldı.
Diğer taraftan dünya adı verilen bir gezegende yaşadığımız malum. Çok çarpıcı diğer yönüyle de basit bir cümle olsa gerek… Çarpıcı yönü bir keşfe mazhar olması yönüyle ve diğer gezegenlerin varlığı ile düşüncenin uğrak yeri olması, basit olan kısmıyla ise, şunu diyebilirsiniz; “biliyoruz” diyebilirsiniz.
Bildiğimiz kısımdan devam edelim… İnsanlar da bu anlamda bir merak uyandı. Uzayın sınırlarını keşfe çıkmak hayali gibi. Tabi gelişmiş ülkeler nezdinde bu çalışmaların tarihi bizden daha eski… Bu ifade bir aşağılık kompleksine yol açmamalı… Gelecek nesillere bir ilham kaynağı olması ve keşfin sınırlarını zorlayabilecek olabilme durumu da ciddi bir gelişme olarak, deftere notunu düşebilirsiniz. Hiçbir şey için geç kalınmış olmaması da, uzaya yönelik çalışmaların yürütülmesi için ciddi anlamda bir altyapıya sahip olmak için çalışmalıyız.
Bilinen üzerinden konuyu ilerletelim…
Dünya 4,5 milyar yaşında olduğu düşünülmektedir… Tabi fosil verileri üzerinden bu işlem yürümekte yeni bir fosil bulma durumu sayısal ifadenin değişmesine yol açabilir.
Atmosferin katmanları da bu anlamda önemli… Bunlar sırasıyla Troposfer, Stratosfer, Ozonosfer, Mezosfer, Termosfer, İyonosfer ve Ekzosfer…
Ekzosfer katmanı uzaya açılan kapı, sonrası uzay boşluğu ve yerçekiminin olmadığı alan, canlı yaşamının devamlılığı hususunda troposfer katmanı ve güneşten gelen zararlı ışınların süzülmesinde ozonosfer katmanı işlevsel özelliklere sahiptir. Bura da haberleşme iletişim ve radyo frekanslarının ayarlanmasında İyonosfer katmanı olmazsa olmazlardan. Şöyle ki yapısal özellikleri dâhilinde uyduların bulunduğu katmandır. Tabi son dönemlerde uydu çöplüğü durumunda olması ve bu anlamda bir temizliğe ihtiyaç duyulması da kaçınılmazdır.
Diğer taraftan konunun işlevselliği adına daha önceki dönemlerde haber bültenlerine konu olan ve bu süreçte diğer gezegenlerde canlı yaşamının olup olmadığı yönünde araştırmaların hayretle izlendiğini biliyoruz. Ya da dünyanın uydusuna yönelik tarihi çağlar içerisinde bilim insanlarının çalışmalarına bir göz atıp, okyanuslardaki suların çekilmesi ya da ilerlemesine yönelik, hatta Mısır Medeniyetinin dünyanın uydusuna yönelik hesaplamaları ve tarım faaliyetlerine yönelik matematiksel işlemleri araştırmanın geniş soluklu olduğunu, tarihte bu çalışmaların olduğunu da bize göstermektedir.
Şimdi araştırma evresinin temelini, dünyanın var olan yapısı üzerinden bir arayışa koyulmak ve benzerlik üzerinden bir kıyas şartlarını oluşturmak gerekecek gibi durmakta… Şöyleki taş küre, hava küre, su küre ve canlı küre dinamiğinden oluşan dünya, dünyalıların uzayda keşfe değer olan gezegenlere yönelik arayışı da uzaysal anlamda bu bulguları oluşturduğunda yüzyıllar sonrasında uzaya olan göç olayını mı konuşacağız? Tabi yüzyıllar içerisinde gelecek olan neslin uzaya yönelik çalışmaları ne boyutta olacak bilemeyiz; ancak bilimsel anlam da bir başlangıca vesile olabiliriz; alt yapısını oluşturmaya devam edebiliriz.
Bilinenden bilinmeyene yönelik bir çaba, bilinmeyenin bilinene olan yakınlığını dünya ülkelerinin de bu anlamda girişimleri, tarihte yer edinen medeniyetlerin çalışmalarına ciddi anlamda katkı sağlayacaktır.