Öyle bir din düşünün ki gelmiş geçmiş tüm peygamberleri kabul etmeyi, onlara sonsuz saygı duymayı, öğretilerini ve peygamberini baş tacı etmeyi emrediyor. Kutsal kitabında geçmiş peygamberlere de yer vererek onları da onurlandırıyor, “Bizim.” kabul ettiriyor, haklarını teslim ediyor.
Yine düşünün ki kendilerinin uydurdukları ve adına din dediklerinin yönlendirmeleriyle insanlar, kendi peygamberlerine ellerinden gelen her türlü işkenceyi ve dahi ölüm şeklini reva görebiliyor.
Bu bir kısım zevatın, kendilerine apaçık uyarıcı olarak gönderilen Peygamberlerine reva gördüklerini, sıradan insanlara ve din anlayışları dışındakilere reva görmeleri de normal kabul edilmelidir. Bu anlayışta olanlara ne diyor benim dinim; “Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.”( A'râf-179)
Vahlar olsun hallerine!!!
Öyle bir peygamberimiz var ki bizim, hemen her kişilik vasfı Kutsal Kitapta tarif edilmiş, her davranışı çizilmiş, en güzel ahlaka sahip, yumuşak kalpli, en zor anında dahi beddua etmeyen ümmeti için akıttığı göz yaşlarına sahip, dorukta saygıya mazhar edilmiş ve tüm özellikleri ayetlerle tescil edilmiş…." O peygamberler Allah'ın hidayet ettiği ve özel yetiştirdiği kimselerdir. (Muhammed) Sen de onların gittiği yoldan git." (En'am 89-90)
Evrensellik vasfıyla tüm insanlığa müjdeleyici, uyarıcı, yol gösterici, öğüt verici, etrafını aydınlatıcı bir kandil olarak gönderilmiş olan Peygamberin ve onun müjdelediği dinin hükümlerine uy(an)mayanlar ve onların özellikleri de kitabında belirtilmiş ileri görüşlü bir dine sahibiz bizler.“Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik, fakat insanların çoğu bilmez.”(Sebe,28); “Biz seni bütün insanlara elçi olarak gönderdik, şahit olarak Allah yeter.”(Nisa, 79)
Her topluma peygamber gönderilmesine rağmen onun kadar baş tacı kabul edilmedi belki resuller. “Andolsun biz her topluma, ‘Allah’a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir elçi gönderdik.”(Nahl,36). Bu kadar ayrılık zamanına rağmen, bu kadar sıcak, bu kadar özlemle, bu kadar benimsenmedi belki nebiler. Vuslatı bu kadar hasretle beklemedi belki insanlık.
Kendisiyle nübüvvetin sona ermesindendir belki bu kadar çekilememesi, sadece “Elhamdülillah Müslüman’ın.” diyebilenin Peygamberi olmasıdır belki sebebi. Ümmeti tarafından “Anam Babam ve dahi her şeyim sana feda olsun.” denecek kadar değerli olması, her duaya konuk olmasıdır belki hedef tahtasına oturtulmasının nedeni. Şereflenmemizin üzerinden asırlar geçmesine rağmen, ilk günkü tazeliğini koruyan; saf, temiz bir dinin davetçisi olmasıdır belki, onca asra rağmen insanlığı kuşatmaya devam etmesidir belki de onun istenmemesinin mantığı, her türlü engellemeye rağmen ışığının sönmemesi ve insanlığı aydınlatmaya devam etmesidir belki şahsıyla bu kadar uğraşılmasının altında yatan gerçek…
Ey, âlemlere rahmet olarak gönderilen! Biz seni seviyoruz Allah biliyor. Ey bizler için gözyaşlarına boğulan, sen bize her şeyimizden daha azizsin. Başımıza gelenler hep sana ve getirdiğin dine sahip çıkmaya çalıştığımızdan, yaptıklarımız ise hep sana layık olmak için. Gücümüz az, yapacaklarımız belki sınırlı, vereceklerimiz ise canımızla teminatlı.
Ey, her şeyi kuşatan Rabbim! Bizleri ona layık ümmet kıl. Her şeyimizle sahip çıkmayı nasip et. Anam babam sana feda olsun duasını, çocuklarımıza da nasip et. Bizler, yani kardeşleri, onun yaptıklarına ve yaptıklarının günümüze yansımalarına şahidiz. O, görevini en güzel biçimde yerine getirdi. Ümmetinin görevi de, ona itaat etmek, onu sevmek ve sevdirmek, tebliğ ettiği dini yaşamak ve yaşatmaktır. Bunu böyle biliyoruz. Samimiyetimizden habibini haberdar et.
Ne kadar konuşursak konuşalım söz yetersiz, söz bitik. Ve sözün sustuğu noktada yine, tüm ihtişamıyla bir ayet konuşmalı artık. "Onlar, ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."(Saff, 61/8)