Geçen gün şehir merkezinde bir arkadaşımla yürüyorduk. Ara yoldan karşıya geçerken, bir arabanın çıkmasıyla beraber geri adım atmak durumunda kaldık. Ben bu adımla arkamdan gelen yaşlı sayılabilecek bir amcanın ayağına bastım. Basmamın hemen akabinde bağırıp çağırmaya başlayan amcayı, arkamı döndüğümde fark ettim. Ve hemen “Amca kusura bakma.” dedim ama amca beni dinlemiyor ve sesinin çıktığınca bağırmaya devam ediyor. Benim kusura bakma dememin sonrasında eliyle beni ittirip sarsmaya başlayıp hızını da alamayarak sağ boşluğuma bir yumruk indirdi. Ve bu esnada; “Özür dileyeceğine hala konuşuyor.” dedi. Ben, tartaklanmamın ve yediğim yumruğun etkisi ile kıvranmaya başlayıp, bu arada can acısıyla ve yüksek bir tonda sesle, “Kusura bakma dedik ya daha ne yapacağız, ne diyeceğiz.” dedim benim sesimi yükseltmem üzerine etrafa toplanan birkaç, başka işi yok takımı da söylenerek bizi izlemeye koyuldu. İşin daha uzamasına tahammül edemeyen ben, dişimi sıkarak elim boşluğuma basınç pozisyonunda oradan uzaklaştım. Sonra kendi kendime, şimdi şu toplananlara neler oldu diye sorsan söyleyecekleri tastamam şu olacaktır diye düşündüm: “Saygısız genç, önce kendisinden büyüğün ayağına bastı, sonra da ona yüksek sesle çıkıştı. Aman Allah’ım bu gençliğin durumu ne olacak, nereye gidiyor bu gençlik…”
İster istemez karşı safta yerimi almış olmakla beraber ben de şu soruyu sormak isterim: Gençlik, adı üstünde gençtir; bir dizi hata yapmaya o grup daha müsaittir de, onları yetiştirmek, düzeltmek, onlara örnek olmak durumunda olan orta yaş ve üstü takımı nereye gidiyor Allah aşkına? Ne oldu sizlere ki hiçbir şeye tahammülünüz yok. Öyle ki günümüzde, geldiğimiz noktada, psikolojisi düzgün olan veya bu doğrultuda tedavi görmeyen yetişkin sayısı sınırlı.
Yıllarca izledikleri evlilik programları neticesinde çekirdek ailesine dahi sahip çıkamayarak onun da hücrelere ayrılmasına neden olanlar, tamamen aile yapımıza kast eden dizileri yaşam merkezine alıp, bunların etkisiyle etrafındaki herkesi düşman gören ve yaşadığımız toplumda hiç de azımsanmayacak bir yekûn tutan paranoyaklar, söylenen her sözün altında kinaye arayan hasta ruhlular, kendisini yetiştirmek adına parmağını oynatmayıp medya maymunu olarak ve etraflarından devşirdikleriyle, özümüzle örf, adet, geleneklerimizle alakasız bir neslin yetişmesine neden olanlar gençler değil. Lüksün her türlüsüne salya akıtan, her yıl “Bunun modası geçti.” diyerek yeni çıkan her modele balıklama atlayanlar, henüz öncekinin (ev, araba, iş, telefon, kıyafet…)borcunu bitirmeden yeni yeni yepyeni kredilerle hemhal olup, borç batağında yüzenler de gençler değil. Lüks ev satın aldıktan sonra yaşadığı lüks semte bakarak kendisinin insani vasıflarının arttığını zannedenler de gençler değil. Halinden habersiz bir şekilde elinin altındakilere nasihati unutmayan, kendinden habersiz kesimi de genç değil.
Gelinen şu noktada her açıdan sarmal yaşayan gençleri anlamak zor değil inanın ama hangi zaman dilimini teneffüs ettiği, nasıl büyüdüğü, nasıl bir eğitim sistemi içerisinde yetiştiği, kısacası geçmişi birbirine yakın ve bildik bir maziyi barındıran günümüz orta yaş ve üstüne ne oldu Allah aşkına? Kendimizi bu kadar nerede, nasıl kaybettik de tüm dağları ben yarattım edasıyla dünyaya sığmayıp, emsalsiz sandığımız özümüzü yine de tatmin edemeyerek etrafımıza saldırıyoruz?
Toplum olarak cinnet geçiriyoruz da farkında değiliz. Sürekli med-cezirler yaşıyoruz. Hiçbir şeye tahammülümüz ve inancımız yok artık, kazaya da kadere de… Gereksiz, o-bu ünlünün özel hayatıyla ilgili gündemlerden öz gündemimize gelemiyoruz. İnsani olan, olması gereken her duyguyu sanal, yapmacık yaşıyoruz. Dahası, en önemli hasletlerimizden olan samimiyetimizi kaybettik.
Balığın baştan kokmasına şahit olan beğenmediğimiz gençlik, ebeveynlerini idare etmek, onların hatalarını düzeltmeye çalışmak durumunda kalıyor çoğu zaman. Kendi ergenlik sıkıntılarını bir kenara bırakmış bir şekilde, anne-babalarının bitmeyen ergenlik taşkınlıklarıyla mücadele ediyorlar. Onlara ulaşabilmek için çaba harcıyorlar. Roller karışmış adeta.
Bize gelince; etrafımızda gazeteci ordusu yok ki anında haber olalım. Kendi gazetem bile ben yazdıktan sonra haberdar oldu. Yediğim dayak ve duygularımı nakşettiğim bu yazı yanıma kar kaldı kısacası. An itibariyle de her şeye rağmen, toplumun özünü bulması, orta yaş ve üstünün yeniden olgunluk ve akil pozisyonlarındaki yerlerini almaları temennisiyle, maziye hasret içerisinde şu soruya cevap beklemekteyiz. Bir şeyler yanlış ama acaba ne?..