Değer eğitimi, özellikle son yıllarda gündemimizi meşgul etmekte. Değerleri elinden alınan insan topluluğunun neler yapabileceğini tecrübe ettikçe de bu konuya topyekûn daha fazla eğilmekteyiz.
Çeşitli milli ve ahlaki değerlerle donanmış, yararlı nitelikleri fazla olan insanların, sayıca az olduğu toplumların varlık mücadelesinde daha fazla zorlandığı da aşikâr.
Bu doğrultuda, Değerler eğitimi kapsamında bakanlık destekli yapılan etkinlikler bulunmaktadır. Yıllık planlarda değer eğitimi konusuna vurgu yapılmış, seminer dönemlerinde okullarda bu konu üzerinde durulması istenmiştir. Milli Eğitim Müdürlüklerince çeşitli temalarda yarışmalar, farklı aktiviteler düzenlenmektedir. Ancak bunlar sığ kalmaktadır.
Çünkü değer eğitimi, uzun bir çaba ve süreç neticesinde meyvesini verecek bir eğitimdir.
Mesela seminer dönemlerinde yapılması istenenler arasına serpiştirilen değerler konulu faaliyetler yetersizdir. Öğretmenler derslerinde, değerler konusuna çok eğilmiyor/ eğilemiyor. Eğildiğini düşünen bazı öğretmenlerin de derslerinden çalmaya başladıklarına ayrıca şahidiz.
Kaldı ki insanlara bir şeyler kazandırmak amacıyla yapılan konuşmaların onların ders alması açısından etkisi çok azdır. Bunun yerine örnek olmanın veya örnek olabilecek insan profilleriyle onları tanıştırmanın birey üzerinde istendik etki bırakması ihtimali çok daha yüksektir.
Elimizin altında bulunanları, yetiştirilmeye en müsait yaş grubunda olan çocuklarımızı ve gençlerimizi değerlerimiz doğrultusunda eğitmeliyiz. Bu nedenle öncelikle toplumda başı çekenlerin tavır, duruş ve davranışlarıyla temsil ettiği topluma örneklik teşkil etmesi gerekir.
Çünkü insan hayatında, örnek kişiliklerin yeri apayrıdır. Bir kişinin, kurulan bir cümlenin kişi hayatı üzerinde nasıl etkili olabileceğinin çok örneklerini duymuşuzdur. Mesela bilim insanlarının hayatları incelendiğinde, hemen hepsinin başarı odaklı kurdukları cümleler birbirine yakındır. “… kişisi benim hayatıma yön vermiştir…’dan duyduğum cümle hayatımın değişmesine yol açmıştır.” vs.
Tarihe mal olmuş, dini ve milli değerlerimiz açısından bir şekilde bizimle özdeşleşmiş, değerlerimize sahip örnek şahsiyetlerden bi-haber olan, sayıları hiç de azımsanmayacak insanlarımız var. Bizden olan (Türk/Müslüman) kişilerin ismini zikrettiğinizde tepkisiz bir yüz ifadesiyle yüzümüze bakan bir gençliğimiz var. Yabancı bilim insanlarının tamamını büyük bir iştah ve hevesle öğrettiğimiz ama kendi bilim insanımızdan habersiz kaç nesli tükettik. Yeni nesle de onları tanıtmayı çok dert etmiyor gibiyiz. Hoş birçoğunu zaten kendimiz de tanımıyoruz.
Örneğin; Mehmet Akif Ersoy, Adnan Menderes, Mimar Sinan, Hezarfen Ahmet Çelebi, Aliya İzzet Begoviç, Malcolm X, Piri Reis, İbn-i Sina, Biruni, İmam Gazali, Ali Kuşçu, Farabi, Muhammet İkbal, Mahir İz, Cemil Meriç … gibi şahsiyetlerin hayatları günümüzde (bizler örnek sunamadığımız için) kendilerine örnek aldıkları şahsiyetlerin hayatlarına göre daha fazla kazanım sağlayacaktır gençlerimize. Ancak ne yazık ki bu anlamda, doyurucu bir çalışmaya rastlamamaktayız.
Bu doğrultuda örneğin; özellikle sınıf, tarih ve edebiyat öğretmenleri tarihe mal olmuş şahsiyetlerin hayatlarını öğrencilerine performans görevi olarak verebilirler. Öğrencilerden görevleri doğrultusunda sınıfa sunum yapmaları istenebilir. Böyle bir çalışmayla sınıfta bulunan diğer öğrenciler bu şahsiyetlerin örnek yaşamları hakkında bilgi sahibi olacaklardır. Aynı zamanda bu ödev, sunum yapan çocuğa sosyalleşmek adına çeşitli kazanımlar sağlayacaktır. Ders kitaplarında bu kişilerin yaşamlarına yeterince yer verilebilir. Televizyonda film/çizgi film şeklinde izlettirilebilir. Broşürler basılıp dağıtılabilir…
Sadece çeşitli kampanyalar başlatılıp, hediye merasimlerinde bulunmakla gençliğe örnek teşkil edilmiyor maalesef. Çünkü gençler söylediklerimizi değil, yaptıklarımızı kendilerine örnek alıyorlar.
Unutulmamalıdır ki, gelecek kuşağa olmazsa olmaz değerlerimizi aktarmadığımız, şu veya bu şekilde, şu veya bu sebeple onların hayatından örnek şahsiyetleri çıkardığımız zaman elimizde; ne yapacağını, nasıl yapacağını bilemeyen bir yığın insan evladı kalacaktır.
Ve onların yollarını düzgün bir şekilde bulmalarını beklemek de beyhude bir çabanın yanında, tamiri imkânsız hatalara millet olarak imza atmamızı sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.