Türkiye son yirmi yılda üretim anlamında çok ciddi mesafeler kat etti. Özellikle savunma sanayinde yapılan çalışmalar tüm dünya kamuoyunda konuşulur oldu. İnsansız hava araçlarında marka olduk. Gerek özel sektör gerek devlet tarafından üretilen İHA’lar, SİHA’lar, uçaklar, helikopterler, savaş uçakları, jetler tüm dünyada alıcı bulmaya başladı ve marka değeri yüksek ürünler oldu. Ülkemiz dünyada ilk defa yalnızca elektrikli araç bandı yapıp kısa sürede üretime geçen ülke oldu ve ilk yerli arabasını üretti. (Dünyada elektrikli araba üretmeye başlayan fabrikalar var, ancak onlar mevcut hatlarının yanına bir de elektrikli bir hat kurdular. Bu farklı bir şey). Aynı şekilde un sektöründe de son yıllarda üst üste dünya ihracat şampiyonu olduk. Hakeza tohumculuk sektöründe geldiğimiz nokta çok takdire şayan. Bu tür alanları çoğaltmak mümkün...
Ben başka bir başarı hikâyesinden bahsetmek istiyorum. Türkiye dünyada enzim üretebilen 5 ülkeden birisi artık...
Birçok farklı alanda “yerli” üretim seferberliğine başlayan Türkiye, biyo-teknolojinin en önemli kalemlerinden “enzimde” de yerli üretime başladı. Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi içerisinde konumlanan LIVZYM, Türkiye’nin gıda enziminde ithalatını ikame etmekle kalmayacak, aynı zamanda Afrika’ya, Rusya ve Orta Doğu’yu da içine alan geniş bir coğrafyaya da ihracat yapacak
Peki enzim nedir, çok mu önemli bir şeydir?
Enzim konusu çok önemli ve detaylı bir konu, ancak şimdilik şunu söylemekle yetineyim; enzimin girmediği çok az ara ürün var. Tekstilden kağıda, gıdadan hayvan yemine, biyoyakıttan deterjana ve tıbba kadar onlarca farklı alanda enzimler kullanılıyor. Ülkemizin enzim konusunda %100 dışa bağımlı durumdadır. Zaten dünyada enzim üreten fazla bir ülke yoktur. Peki, neden dünyada enzim üreten ülke az. İşte burası çok önemli. Dünyada iki yüzün üzerinde ülke varken neden sadece beş tanesi enzim üretebiliyor. Bu anlamda Türkiye’nin enzim üreten ülkeler liginde olması çok önemli bir konudur. Enzim üretimi belki İHA ve SİHA üretmek kadar önemli bir konu... Enzim fabrikası kurabilmek için; Mühendislik, finans ve yetişmiş insan kaynağı üç ana saç ayağını bir araya getirmeniz gerekiyor… Biraz daha açmak gerekirse; enzim üretmek için bilgi, teknoloji, deneyim, tecrübe, devlet desteği, istikrarlı bir konjonktür gerekiyor. Çok idealist bir müteşebbis ruhu, buna inanan bir devlet aklı gerekiyor. Saydığım bu değişkenlerin hepsinin de aynı anda olması gerek. İyi bir bilgi birikimi vardır ama teknolojiniz yoksa bu olmaz. Bilgi ve teknolojiniz var deneyiminiz yok, yine olmaz. Bilgi, teknoloji tecrübe var ama devlet desteği yok, yine olmaz. İyi bir müteşebbissinizdir ama bu işe inanmış bir devlet aklı yoksa yine olmaz. Bu iş çok farklı bir iş… Bu iş ne araba üretmeye benzer ne de uçak… Uçak yapmaktan da araba yapmaktan da daha zor desem inanır mısınız? Biraz uçuk gelebilir ama bunun örnekleri var dünyada. Örneğin Japonya; on beşin üzerinde araba firması var ama enzim üretemiyor. Yada İtalya 8-9 tane araba fabrikası var ama enzim üretebilen bir ülke değil. Ya da Fransa dünyanın ikinci büyük uçak fabrikası var ama enzim üreten ülkeler liginde değil. Bu ülkelerde teknoloji mi yok yada devlet desteği mi yok ya da tecrübemi yok. Hepsi de var. Ama dediğimiz o özelliklerin aynı anda olması, bir eşgüdüm ve sinerji olması gerekiyor.
Türkiye bu anlamda muazzam bir başarıya imza attı. Bu yerli araba TOGG kadar ya da İHA ve SİHA’lar kadar basında çok yer bulmadı. Buldu ise de haklın gündemine çok gelmedi. Çünkü konu çok teknik, spesifik ve çok özel bir alan.
Ülkemizde enzim firması 2014 yılında kuruldu.Resmi açılışı 1 ocak 2020 de yapıldı.Açılışa dönemin Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, dönemin Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, dönemin zıraat katılım Genel Müdürü Metin Özdemir, LIVZYM Biyoteknoloji’nin Kurucusu Dr. Serdar UYSAL, ve çok sayıda üst düzey yetkili katılıyor.
Enzim üreten 5 ülkeden biriyiz. LIVZYM bir biyoteknoloji şirketi.Dünya büyük bir değişimden geçiyorken ,bütün kimyasal üretimler biyolojik üretime kayarken enzim üretmemiz daha bir ayrıcalıklı durum oluşturuyor.Örnek olarak kimyasal gübreler yavaş yavaş yerini biyolojik gübrelere bırakacak.. Bu tür kayma bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor.bir zorunluluk dünyanın akibeti açısından.Bu bize şunu zorunlu kılıyor,dünyada bu ihtiyaçları karşılayacak muazzam bir fermantasyon alanına ,ihtiyaç var.
Burada yeri gelmişken hemen şunu da ilave etmeliyiz.Birincisi Dr. Serdar Uysa ve arkadaşlarının 12–13 yıl Amerika’da çalıştıktan sonra Türkiye’ye gelmesi ve yatırım yapması. Bu çok önemli. Enzim fabrikası kurmak kadar önemli. Bu bize şunu gösteriyor;ülkede tersine bir beyin göçünün olduğunu ispatlıyor.Tersine beyin göçü neden olur?Eğer bir ülkede bilime değer veriliyorsa,istikrar varsa bir gelecek vad ediyorsa o ülkenin evlatları gitmiş oldukları ülkeden tekrar geri dönmeye başlarlar.
Dünyada sadece beş ülkede olan bir teknolojiden bahsediyorum. Gemlikte devasa bir alanda yapılan yerli araba firmamızda hala üretim olmadığına inanan bir kesimi, enzim teknolojisi alanında dünyanın ilk beş ülkesinden biri olduğuna nasıl inandıracağız.İnanmayanlar Tuzla organize sanayine gidip bakabilirler...
Türkiye'nin yaklaşık 150 milyon dolarlık endüstriyel enzim ithalatı var. Dünyada 10 milyar dolarlık bir sektör .Kuzey Afrika'dan Rusya'ya kadar bölgede de endüstriyel enzim üreticisi yok. Kurulan bu enzim firması yüzde 100 yerli imkan ve teknik alt yapı ile kurulmuştur. Tamamen dışa bağlı olduğumuz enzimin 150 milyon dolarlık ithalatını sonlandırıp,10 milyar dolarlık bir potansiyelde 2 milyar dolar ihtacatı yakalamıyı hedefliyor. Enzimlerin muhtevası hakkında konuşacağımız çok konu var...
https://youtu.be/MJq-VhcGN8o?si=JKhVjkH8HVJiScRh