Kelama selam ile başlayalım… İmam Hatip Liseleri, ülkemizdeki inançlarını önceleyen toplumun en çok umut bağladığı liseler olmuştur. Bazen o liselere engeller çıkartılınca insanlar üzülmüş; bazen de önündeki engeller kaldırılmış insanlar bayram etmiştir. Bazen de bu okullara politik yakıştırmalar yapılmıştır. Öyle zamanlar olmuştur ki tüm meslek lisesi öğrencileri rahatlıkla iş tulumlarını giyerken kızlarımız tesettürlü derslere girememişlerdir. Hatta bazı zamanlar Milli Güvenlik dersine giren askerler öğrencilere kan kusturmuşlar birçok okul idarecileri de “siz bilirsiniz efendim, emredersiniz efendim” modunda yaşanılanlara ses çıkarmadılar… O günler geride kaldı bir daha gelmez mi bunu Allah’tan başka kimse bilemez. Her nimetin aynı zamanda bir de vebali vardır. Ve bugün bu vebal eğitimcilerin üzerindedir... Belli dönem bu okullardan mezun olan kişilere birçok meslek gurubuna girmelerine izin verilmemiş hatta sadece imam hatip olarak görev yapmalarına izin verilmiştir. Bu okullarda verilen eğitim aslında toplumun inancını ve o inancı yaşama düzeyini belirleyecektir. Dünya 1980’li yıllarındaki dünya değil… İletişim ve etkileşim hem maddi hem de manevi boyutta toplumları çok çabuk etkisi altına alabilmektedir. Bugün imam hatip liseleri inanç ve değerlerine yabancılaşmış gençlerle doludur. Bunun sebebi sadece gençler değildir… Anne babalar, idareciler, eğitimciler… Ve toplamda sistem deyip rahatlayabiliriz ama dünyada… Ahirette ise herkes hesap verecek yapması gerekirken yapmadıklarından… İnsan zihni iki soru kalıbıyla çalışırsa yapması gereken işlerin vebalini taşır ve gerekenleri yapmak için çabalar. Bu iki soru “ne” ve “nasıl” sorusudur. Fakat insanı sorumluluktan uzaklaştıran soru kalıbı olan “neden, niçin ve kim?” sorularıyla başlarsa sürekli yapması gerekenlerden kaçan kişi olacaktır. Evet, yaşadığımız durum hem idarecilerin hem eğitimcilerin hem de öğrencilerin inanç ve değerlerine yabancılaşmasıdır. Nasıl bu durumdan kurtuluruz sorusunun cevaplarını arayalım… İlki, ümmet bilincinden uzaklaştık. İnsanlar tuttukları takımları ya da siyasi partileri hatta marketten alacakları ürünleri takip ettikleri kadar ümmetin durumunu merak etmemektedirler. Öğrenci merak etmiyor çünkü öğretmen merak etmiyor ya da öğretmen merak etse bile bu sefer de idareci buna mevzuatta yeri yok diyerek izin vermiyor. Bırakalım İmam hatip Liselerinde ümmet bilinci sağlayacak dersin olmamasını İlahiyat Fakültelerinde de bu bilinci kazandıracak bir ders yoktur. Böyle bir dersin bu okullarda olması yaşadığımız sosyo-kültürel ve siyasal ortamlarda bir gerekliliktir. Bugün insanlar aynı ümmetten olan insanların yaşadıklarına inançları ekseninde değil insanlık ekseninde üzülüyor. Ümmet Bilinci dersini destekleyen iki ders daha öğrencilere kazandırılmalıdır. Biri öğrencilere “Resuller ve Nebiler Tarihi” dersinin öğretilmesidir. Böyle bir ders olmasa da yıllardır “Dinler Tarihi” adı altında ama misyonu belirsiz bir ders öğretilmiştir. Maalesef imam hatip 12. Sınıfa gelmiş bir öğrenci resul ve nebileri tanımamaktadır. Dört kutsal kitabın resullerinin ötesinde bilgileri ya yok ya da yetersizdir. Bu dersin en önemli işlevi öğrencilere rol model oluşturmasıdır. Bir gün içinde bazen Salih(a.s) gibi bazen Musa (a.s) gibi her daim de Muhammed (a.s) gibi davranmamız gerekmektedir. Lut (a.s) ve onun rol modelliğini bilmeyen genç toplumsal ve bireysel ahlakın Kur’an ile şekillenmesi gerektiğini hissedemeyecektir. Bir başka ders “Ümmet Coğrafyası” dersi olmalıdır. Bu toplumun gençlerine Rönesans dönemi anlatıldığı kadar ümmet coğrafyası anlatılmış olsaydı imam hatip gençlerinin dünyaya bakışı çok daha farklı olacaktı. Ümmeti tanımak onlara heyecan katacaktır. Ümmet için çalışmanın karşılığının cennet olduğu bilincini kazanan öğrenci bugün ortaya koyduğu çabadan daha farklı bir çaba ortaya koyacaktır. Önümüzdeki yıllarda bu derslerin gerekliği daha fazla hissedilecektir. Birçok gencimizin heyecanı maalesef sahnelerde ve ışıklar altında heba edilmektedir. Özellikle imam hatiplerdeki öğrencilerin yarıştırılması, bir birlerine üstün gelme çabaları öğrencileri bencilliğe ve pragmatizme itmektedir. “Hayırda yarışın” emri, sahnelerde yarışına dönüştürülmüştür. Ümmet coğrafyasını ve ümmetin sorunlarını ve de sahip olduğu gücü bilen bir imam hatip öğrencisi toplum üzerinde daha etkin ve etkili olacaktır. Ümmet Bilinci Eğitimi dersi daha önceki yıllarda verilen Rasuller - Nebiler Tarihi ve Ümmet Coğrafyası dersleri ile kazanılan bilgi donanımı Ümmet Bilinci Eğitimi dersi ile tavır haline dönüştürülecektir. Bu bilinci kazanan öğrenci için geriye sadece çalışmak kalacaktır. Doğru gaye kodlamaları yapılması halinde öğrenci bunun karşılığının Allah (c.c) rızası olduğunun farkındalığıyla önceliğini her zaman ümmetin maslahatı doğrultusunda yapacaktır. Öğrencilere özelikle meslek noktasında belirlenen hedefler doğru gaye kodlamaları ile ilişkilendirilirse bu beraberinde akademik başarıyı da artıracaktır. Bilgi ve tavır bir araya getirilmediği sürece ya sadece tavır koymaktan aciz ne yapması gerektiğini bilen ama yapmayan ya da maslahatlar gözetilmeden ortaya konulan fevri tavırlar iki durumda da ümmetin gençlerini güçsüz ve umutsuz kılacaktır. Bu gün imam hatip liselerinde eğitimcilerin en çok önceledikleri Kuran ya da hadislerin lafızlarını ezberletmek olmaktadır. Bu önemli olabilir imam hatip öğrencisi için ama öncelikli olan ümmetin ve yaşadığı toplumun maslahatları doğrultusunda halkı bilinçlendirmek ve onlara liderlik yapmaktır. Kısacası aşama aşama verilmesi gerektiğine inandığımız bu dersler yetki ve etki sahibi makamlarca gözden geçirilip değerlendirildiğinde geç kalınmış bir karar olduğu teslim edilecektir. Bu derslerin öğrenciye kazandırılmaması durumunda vakit namazlarını kıldırmak ya da ölen kişilerin namazını kıldırmaktan öte bir misyonu olmayacaktır. Oysa ümmet Müslüman toplumların gençlerini beklemektedir… Onlar bu ümmetin yer üstü zenginlik kaynaklarıdır. Ümmetin yeraltı kaynakları ne kadar çok olursa olsun ki gerçekten İslam ümmetini temsil eden ülkelerin çok ciddi yer altı kaynakları vardır. O kaynakların ümmetin maslahatı için kullanılmasının şartlarından biri hatta ilki de ümmetin yer üstü zenginlik kaynakları olan gençlere ümmet bilinci kazandırmaktır… Bir sonraki yazımızda da bunun metodolojisi üzerine düşünelim ümmet olarak… Kelam biterken selam olsun…