ERCAN HARMANCI ercanharmanci@hotmail.com

YOKSA ERGEN MİSİNİZ?

11 Mayıs 2015 Pazartesi 18:43

“Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır.” bu hadisi duymayanımız çok azdır. Bu hadis kıyafet babında geçiyor olsa da sadece kıyafetle sınırlı değildir… Diğer yandan insanların ve toplumların inanç ve değerlerinin dışa yansıması en çok kıyafetlerinde gözlemlenebilir. Allah Rasûlüne inen ilk ayetlerden Müddesir Suresi 4. ayet “Elbiseni temizle” ayetidir. Bize göre kıyafet şekilciliktir takılmamak gerekir deyip geçiştiririz oysa Allah Rasulünden istenilen ilk şeylerdendir.
Biz, bizim inanç ve değerlerimizi yansıtan kıyafetlerimizi kaybettiğimiz gün kaybettik gençlerimizi ve kendimizi… Birileri bu cümleleri okuyunca tebessüm edip benim duymayacağım şekilde “daha çok fırın ekmeği yemen lazım” diyecekler. Desinler hakkımız helaldir… Kıyafet dedimse okullarda belirlenmiş formalar değil, imanın nişanesi olan kıyafetlerdir. Dünyada nasıl olsa herkesin en sonunda kıyafeti aynı olacak ama işte o gün gelmeden giymemiz gerekenleri giyip giymememiz gereklerden de uzak durmamız gerekir.
Bugün kızlı erkekli gençlerimiz kıyafet konusunda aileleri ile anlaşamıyorsa ya da aileler sıkıntı yaşıyorsa ki bu her geçen gün “Ne halin varsa” deyip uzaklaşarak azalmakta… Anne babalığımız gençlerimizin taşıdığı nüfus cüzdanlarından; eğitimciliğimiz ise hazırlanmış ders programlarından öteye geçememektedir.
Evet, tuhaf gelecek ama gençlerin öncelikli problemi kıyafetleridir. Kıyafetler düzelince gençlerimizi kazanacak mıyız? Hayır… İnsanın zihnini ve gönlünü en çok etkileyenler yiyip içtiklerimizdir. Yeme ve içme sadece fizyolojik ihtiyaçların karşılanması olarak görülemez. Bugün herkes şahit ki insanlar yeme ve içmeyi tatmin olmayan zihin ve gönüllerini tatmin etmek için yapmaktadırlar.
Tuhaf gelecek belki de okulda öğrencilerin kendilerini en çok rahat hissettikleri yerin adı “kantin”dir. Kantin kelimesi üzerine Türkçe kelime anlamına bakmadan etimolojik bir araştırma yapınca orijinal kelimeye İspanyolca da ulaşıyoruz. Bu kelime o toplumda “bar” veya “şarap dükkânı” olarak kullanılıyormuş. Belki de itiraz eden olacak  “hayır anlamı o değil”  o zaman tekrar araştırırız…
Öğrencilerin inanç ve değerlerimize uygun olacak şekilde düzelmeleri isteniyorsa okul kantinlerinde su ve belki simit dışında hiçbir yiyecek ve içecek satışı yapılmamalıdır… Yazıyı buraya kadar okuyanlar işte burada “çözüme bak” deyip okumayı bırakacaklardır. Biz okumaya devam edecek olanları düşünerek devam edelim…
Öğrenciler yemesi gerekenleri yiyip; içmemesi gerekenleri de içmediklerinde hemen düzelecekler mi? Hayır… İnsanın zamanını ya da zihnini en çok meşgul eden ise öğrencilerin duyup ve gördükleridir. Gözleri ve kulakları terbiye edilmemiş bir toplumun gençleri o topluma ve o inanca ait değildir. Bugün gençlerimize hitap edemememizin ya da aramızdaki köprülerin kopmasının sebebi zamanında onların kulaklarını ve gözlerini terbiye etmememizden kaynaklanmaktadır.
Bu gençler televizyon hastalığını bizden kaptılar. Biz bu hastalığa sadece “merak duygusu” sebebiyle yakalandık o zamanlar bir şey olmaz demiştik ama şimdi olan gençlerimize ve çocuklarımıza oluyor… Evde anne babaların ekranlara baktıkları kadar çocuklarına bakmaması sebebiyle yalnızlaşan gençler bizlerden kopmaktadırlar… Önceleri televizyonların ekranları vardı yetmezmişçesine şimdi bilgisayar, tablet ve telefonların ekranları eklendi.
Okulda kimin ne amaçla kullandığı bilinmeyen ve asla bizim inanç ve değerler dünyamıza ait olmayan “ergen” kavramıyla gençlerden onların düzelmesini ve onlara söylediklerimize uymalarını istemek gerçekçi değildir. Rehberlik servisleri batı eksenli kavramlar ile çalışmakta ve yaptıkları telkinlerde batı eksenli telkinlerdir. Rehberlik, tek rehber üzerinden yapılırsa rehberliktir… Gençler inanç ve değerler dünyasından kopuk gerçekler dünyasında yaşamaktadırlar. Evet, inanç ve değerler dünyası soyuttur ama belki de bu yüzden insanlar, eğitimciler ve anne babalar görmezden geliyor.
Gençler cep telefonlarına ayırdıkları zamanı inançları için ayırmamaktadırlar. Allah’ın cennet vaadine inansalar da Allah’ın ayetlerini takip etmeyenler, GMS operatörlerin tekliflerini takip etmektedirler. Namaz kılmayınca üzülmeyen ya da canı sıkılmayan gençler kontörsüz ya da internetsiz kalınca hem kendilerine hem de çevresindekilere yapmadıklarını bırakmamaktadırlar.
“Gençler, kırılmasın!” diyerek onlara güzel görünmeye çalışanlar gençlerin cehenneme doğru gitmelerinden rahatsız olmuyorlarsa eğitimci falan değillerdir. Evet, çocuklar kırılmasın onlar üzülmesin ama gençler biraz kırılsın… Hatta gençler artık çocuklaşmasınlar.17 yaşındaki genç herkesin içinde yedi yaşındaki çocuk davranışlarıyla toplumun ve çevresinin dikkatini çekmeye çalışıyor.
Gençler, karşılıklı olarak bir birlerine ayırdıkları zamanı inandıkları Allah’a (c.c) ayırmıyorlar. Gençler, inanç ve değerler dünyalarını paranteze alınca zamanı da hoyratça kullanıyorlar.
Gençler, anlık, haftalık sevgiler yüzünden bir birlerinin canlarını yakıyor hatta yakmaktan öte bir birlerinin canlarına kast ediyorlarsa bunun anlamı şudur. Beş altı yaşında oyuncağı alınan bir çocuğun karşısındaki çocuğun canını yakması psikolojisidir. Fakat ne onlar çocuk ne de ortada bir oyuncak kamyon var!
Şimdi yazacağım cümle hiç kabul edilmeyecek ama yazacağım… Gençler sigara içtiklerinde onlara dünyayı zindan ederken, namaz kılmadıkların da ne hikmetse değil ne mantıksa  “bu onların tercihi”  oluyor. Oysa onların tercihi ise o zaman sigara içmelerinde neden sıkıntı olsun da (!)
Gençler bizim yer üstü zenginlik kaynaklarımızdır. Gençleri kaybedersek geleceğimiz olmayacaktır. Gençler kaslarına verdiği değeri imanlarına vermemektedirler. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” diyerek imanlarını paranteze alıp kaslarına öncelik veriyorlar. Oysa bakarlarsa dünyadaki birçok sıra dışı kafanın vücutları sağlam değildir. Sağlam bir imanımız yoksa kaybeden hep biz olacağız. Gençlere sürekli akademik başarı telkini onları günaha duyarsız hale getirmiştir. Dersten kalmaktan korkan öğrenci günah işlemekten çekinmiyorsa bunun bir cevabı olmalıdır. Ve bu soruyu gençler kendilerine sormalıdırlar.
Gençler önce sorularını değiştirmelidirler. Soru insanı eyleme götürür. Hangi soruyu neden soruyoruz? Ya da sorduğumuz sorulara örnek mi? Hangi takım kazanacak? Hangi futbolcu hangi takıma transfer olacak? Hangi model telefonu almalıyım? Hangi filme gitmeli ya da hangi cafe daha ucuz? Hangi kozmetik ürünü almalıyım?
Kısacası gençler düzelmek istiyorsanız önce giysilerinizi gözden geçirin. Mesela “Bu giysi ile ölmek ister miyim?” diye sorun. Sonra yiyip içtiklerinize bakın ve sorun “içtiğim şey sudan daha mı sağlıklı?” bunun cevabını verin. Kendinize sorun “gerçekten coca cola içmeseniz ölür müsünüz ya da siz içince kardeşleriniz ölür mü?”
Ya izledikleriniz ve dinlediklerinizden hesaba çekilirseniz onları neden dinlediğinize ya da izlediğinize dair cevabınız var mı? Ya da sizin cevaplarınız sizi tatmin etmezken Allah sizin cevaplarınızı kabul eder mi? Son olarak siz ergen falan değilsiniz birileri sizi iyi kandırmış her yaptığınızdan hesaba çekilecek bir gençsiniz ve unutmayın bu ümmetin Allah rızasını gözeten gençlere ihtiyacı var…
 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #