Farklı zaman ve zeminlerde kalem veya kelamla adalete dair ifadelerimiz oldu ve olacaktır. Bu köşe yazımızda siyasetçi ve yöneticilerimizin dillendirdiği Hz Ömer’in adalet anlayışını gözler önüne seren bir olaydan hareketle çeşitli çıkarımlarda bulunacağız.
Enes (ra) şöyle rivayet ediyor: Biz Hz Ömer’in yanındaydık. Orada Mısırlı bir kıpti feryat etti. Ömer sebebini sorunca adam şöyle dedi: ‘’Amr b. As (Mısır genel valisi) at yarışı yaptırdı, benim atım öne çıktı, bunu herkes de gördü.’’
Ama Amr b, As’ın oğlu Muhammed: ‘’Vallahi bu benim atım.’’ dedi. Yakınımıza gelince, atı tanıdım ve ‘’Vallahi bu benim atım.’’ dedim. Bunun üzerine o beni kırbaçlamaya başladı ve ‘’Bilmez misin ben önemli, şerefli ve üstün bir kimsenin oğluyum.’’ dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer ona:’’Peki, gel yanıma otur bakalım.’’ dedi. Sonra Amr b. As’a mektup yazarak:’’Mektubumu alır almaz oğlun Muhammed’i de yanına al, hemen buraya gel.’’ diye emir verdi.
Bu olayı rivayet eden diyor ki: Amr b. As oğlunu çağırarak bir suç mu işledin, diye sordu. O da hayır, dedi. Amr b. As:’’O halde Ömer neden seninle ilgili bu mektubu gönderdi?’’ dedi. Mısır’dan uzun bir yol kat ederek Medine’ye Hz Ömer’in yanına geldi.
Enes (ra) diyor ki: Ben Hz Ömer’in yanındayım Amr b. As’ın sade bir kıyafetle geldiğini gördüm. Hz. Ömer Mısırlı nerede, diye sordu. O da ben buradayım, dedi. Hz Ömer (ra) kırbacı al ve bu şerefli üstün adamın oğlundan karşılığını al, dedi.
Olayı nakleden diyor ki: Mısırlı ona iyice vurdu sonra Ömer ona:’’O kırbacı babası Amr b. As’a vur, çünkü o babasının yetkisine güvenerek bu suçu işledi.’’ dedi.
Sonra Hz. Ömer, Amr’a ve oğluna dönerek:’’Sizler insanları ne zaman köle yaptınız? Hâlbuki anneleri onları özgür olarak doğurdu.’’ diyerek Mısırlıya döndü:’’ Güven ve huzur içinde ülkene dön. Herhangi bir sorunla karşılaşırsan bunu da bana yaz.’’ dedi.
İbn Cevzi’nin Ömer b. Hattab’ın Hayatı adlı kitaptan eşitliğe, insanlığa saygıya ve adalete dair çarpıcı bir sahne… Tarihte mi kaldı böyle İslami ve insani bir yönetim anlayışı? Günümüzde durum nasıl? Yöneticilerimiz adaletli mi, atalet halinde mi?
Öncelikle devlet yöneticisi Hz Ömer’in, farklı bir inanca sahip kıpti bir vatandaşın derdini dinlemesi ve derdine deva olması ne muazzam bir örneklik… Acaba günümüzdeki yöneticiler bırakın farklı bir dine ve dile sahip insanlarla ilgilenmeyi, aynı dine ve dile sahip vatandaşlarıyla ne kadar ilgili? Sayısal ve siyasal ağırlığı olmayan insanlara yaklaşımları nasıl? Aslında sorunu cevabını ve sorunun kaynağını hepimiz biliyoruz.
Amr b. As’ın oğlunun ‘’Bilmez misin ben önemli, şerefli ve üstün bir kimsenin oğluyum.’’ diyerek hak ihlali yapması, insanlara eziyet etmesi bize günümüze dair fikir vermiyor mu? Övgüyü ve yergiyi soyda, sopta arayanlar zamanımızda da yok mu, çok mu?
Bizler hakkımız olmayanı aldığımızda akraba ve aşiretimizden güç almıyor muyuz, siyasi ve ticari ilişkilerimize güvenmiyor muyuz?
Hz Ömer’i adalet timsali kılan her daim güncel kalacak olan İslam hukukuydu. Amr b. As’ın oğluna uyguladığı kısas bunun gereğiydi. Bizler ise maalesef sadece cenaze defin işlerinde bir hukukumuz olduğunu hatırlamaktayız. Medeni kanunumuz İsviçre’den, ceza yasamız İtalya’dan, ceza muhakemeleri yasası Almanya’dan, idare hukukumuz Fransa’dan… Bu temel sorunumuzun yanında geçmişten günümüze bizde hukukun üstünlüğünden ziyade üstünlerin hukuku işlemiştir.
Sonuç olarak hakkı önemsemeyen, halkı öncelemeyen bir yönetim anlayışı bireysel huzuru, toplumsal adaleti ve refahı sağlayamaz.
’’Güven ve huzur içinde dön. Herhangi bir sorunla karşılaşırsan bunu da bana yaz.’’ diyebilecek genelde veya yerelde bir çırpıda sayabileceğimiz Ömer anlayışlı kaç yönetici ve siyasetçimiz var? Evet, içimizden sayalım.