Rahmet, mağfiret ve bereket ayı olan bir Ramazan’a daha kavuştuk.
Peki, nedir Şehr-i Ramazan’ı şanlı, şerefli kılan?
Ve ‘on bir ayın sultanı’ özelliğini kazandıran?
Tuttuğumuz oruçlar, kıldığımız teravihler mi?
Çektiğimiz zikirler, ettiğimiz dualar mı?
Verdiğimiz zekât ve fıtır sadakaları mı?
Şüphesiz bunlar da önemli.
‘Ramazan ayı ki o ayda Kur’an, insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, hak ile batılı birbirinden ayırt edici olarak indirildi…’ (2/18)
Evet, Rahman; Ramazan’ı Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ay olarak tanımlıyor ve tanıtıyor.
Zira zaman, mekân ve insan ilahi kelamla gerçek değerine ulaşır.
Nitekim Kur’an, Mekke’yi mükerrem kılmıştır; bizi de mükerrem kılacak O’dur.
Medine’yi münevver kılmıştır; bizi de münevver kılacak O’dur.
Mescidi Aksa ve çevresini mübarek kılmıştır; bizi de mübarek kılacak O’dur.
Kadir Gecesi’ni bin geceden hayırlı kılmıştır; bizi de hayırlı ve kıymetli kılacak O’dur.
Bir Ramazan ayında indirilen ilahi kitabımız, bu Ramazan’da bizim de hayatımıza inecek mi?
Ezeli ve ebedi kelamı satırdan sadra, hatırdan hayata yansıtabilecek miyiz?
Yürek ve zihnimizi vahiyle mi imar ve ihya edeceğiz?
Hazlarımıza ve hevamıza uyup ifsat ve isyanı mı tercih edeceğiz?
Günümüzde ahlak ve adaletle ilgili ayetlerin toplumumuza ulaştığını söyleyebilir miyiz?
Miras ve faizle ilgili emirlerin ailemize, iş yerimize indiğinden emin miyiz?
Ramazan; öncelikle ve özellikle Kur’an ayıdır.
Bu vesileyle hayat ve hidayet kaynağımız olan Kelamullahla olan ilişkimizi tekrar, daha ciddi ve daha sahici bir şekilde gözden geçirmeliyiz.
Etkin ve etkili bir şekilde sormalı ve sorgulamalıyız.
“Sözün en güzeli” ve “sağlam kulp” olan Kur’an’ı Kerim’i indiriliş amacına uygun okumak, anlamak, yaşamak ve yaşatmak bizlerin sorumluluğunda değil mi?
Yaratıcımızın bizlere gönderdiği kelamına gereken önemi ve özeni ne kadar gösteriyoruz?
Sadece alfabesiyle mi ilgileniyoruz?
Kur’an’ın akidesini, ahkâmını ve ahlakını yaşama ve yaşatma gayemiz ve gayretimiz var mı?
Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi: ’’Kur’an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.’’ Zira sürekli değişen ve gelişen hayatın içinde(n) okunmalıdır ilahi kelam.
Nihayetinde Zuhruf Suresi 44. ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
‘Muhakkak ki bu (Kur’an) senin ve kavmin için bir öğüttür.
Ondan sorguya çekileceksiniz.’