İslam, küreselleşen ve kapitalleşen dünya için tehdit olarak algılandığından bütün kanlı ve kirli hesapların merkezinde Müslümanlar var. Zira yalan ve talan ile varlığını devam ettirmeye çalışan Batı medeniyeti insanlığı teskin ve tatmin etmekten çok uzak.
Modernizm, materyalizm ve kapitalizm girdabındaki insanoğlu mutsuz, umutsuz ve ufuksuz. Manevi boşluk ve ahlaki çöküş yaşanmakta haçın egemen olduğu diyarlarda.
ABD’li devlet adamı Zbingniev Brzezinski ‘’Kontrolden Çıkmış Dünya’’ isimli eserinde Batı dünyasındaki ahlaki erozyona, açgözlülüğe, kritersizliğe ve kontrolsüzlüğe dikkat çekiyor. ‘’Ortak paydaları olmayan ve herkesin kendi gereksinimlerini karşılamayı düşündüğü bir toplum, sonunda yok olmaya mahkûmdur.’’ tespitinde bulunuyor.
Böylece bireysel ve toplumsal ölçekte yaşanan çözülme, çürüme hali gözlerin yeniden dini değerlere özellikle İslam’a çevrilmesini sağlıyor. Çünkü sadece İslam, Batının evrenselliğine, egemenliğine meydan okuyor ve insanoğluna hayatın her alanında potansiyel bir alternatif sunuyor.
Yaşanılır bir dünyanın artık imha ve ifsat sürecini tetikleyen, haddin, hesabın ve helalin bilinmediği bir yaşamla mümkün olmadığı, artık apaçık bir gerçek…
Farklı bir yaşam biçimi, siyaset modeli, mücadele azmi ve dünya görüşü sunma potansiyeline sahip tek sistem İslam’dır. Bu durumun farkında olan egemen güçler, İslam’ın hayat kaynağı olmaması, eksik ve yanlış anlaşılması için Müslümanlar dahil herkesi ya da her kesimi kullanıyorlar.
Nitekim Washington’da Ortadoğu formu yöneticisi Daniel Pipes:’’ Sorun militan İslam, çözüm ılımlı İslam.’’ diyor. Fotoğrafın bütününü görmek gerek. İslam’ın militanı, ılımlısı olamaz. Dini yapı gibi görünüp de en fazla dine zarar veren oluşumların kökleşip büyümeleri için her türlü desteği sunanlar da fikri temellerini atanlar da Batılılar.
Yanlış İslam ve Müslüman algısı oluşturmak, haritaları istedikleri gibi çizmek, sınırları menfaatlerine uygun belirlemek ve İslam âleminin zenginliklerini sömürmek amacıyla, adı ne olursa olsun, İslam’ı terörle eşdeğer gösteren bir algıyı meydana getirdiler.
DEAŞ tam da bu amaçlara hizmet etmiyor mu?
Hâlbuki kan döken veya kanı dökülen aynı kitaba inanıyor ve aynı kıbleye dönüyorsa bu nasıl izah edilebilir?
Ehli kitaba her konuda ilgi duyan, ehli kıblenin çığlıklarını dahi duymayan, sınırlı, güdümlü, otoriteye hizmetçi, sözde dini bir cemaat; ılımlı İslam modelinin ulusal ve küresel uyarlayıcısı ve uygulayıcısı olarak desteklendi. İslam’ın siyasal ve kamusal işlevine set çeken, İslam’ı bireysel ve kültürel düzeye indirgeyen anlayışı hâkim kılmaya çalıştılar. Hedefe ulaşmak için her yolun mubah olduğunu benimseyen ilimli değil ılımlı Müslümanlar, dinin temel ilke ve değerlerini zamana veya şartlara göre değiştirip dönüştürmeye kalkıştılar. FETÖ’nün geçmişten günümüze yaptığı bu değil miydi?
Kur’an ve sünnet bağlamındaki mutedil, meşru, makbul bakış açısı bizlere netlik ve nitelik kazandıracaktır. Müslümanların söylem, eylem ve yöntemleri İslamileşmelidir. Nihayetinde Batının bizi yöneltmek istediği ifrat veya tefrit – militan, ılımlı– tuzağına düşmemeliyiz.
Fitnenin önünün alınması, dağılan zihnin toparlanması, dağlanan yüreğin şifa bulması ve darmadağınık olan coğrafyamızın birleşmesi veya bütünleşmesi kardeşlik edebiyatıyla değil; İslam’ın gerektirdiği kardeşlik hukukunu hayata tatbik etmekle mümkün olacaktır. Ümmetin dirilişi, dönüşü ne rüya ne riya ne de ütopyadır. Çünkü İslam insanlığın son sığınağı ve en sağlam dayanağıdır.