CHP yöntem, eylem ve söylemleriyle milletimizin değerleriyle çatışan, tarihsel misyonumuzu çökerten, kültürel yapımızı değiştirmeye çalışan bir parti olarak tarihe geçmiştir. Hiçbir şeyden çekmedik bu zihniyetten çektiğimiz kadar. Hiçbir şey zarar vermedi bu ülkeye kinli, kirli ve kanlı bu parti kadar.
CHP 27 senelik muhalefetsiz, kesintisiz ve rakipsiz iktidarında yaptıkları ve yapmadıklarıyla bu milletin zihninde ve kalbinde silinmez bir iz bırakmıştır. Serbest seçim ve çok partili siyasal hayata geçildiğinden beri CHP’nin halkoyuyla tek başına iktidar yüzü görmemesinin nedenlerini de bu bağlamda aramak gerek. 1950’den beri hiçbir seçimde umduğunu bulamamasına rağmen askeri ve bürokratik vesayet odaklarına sırtını dayayan bu parti, cumhurdan kopuk, başına buyruk, vaatleri uyduruk bir zihnin ve zihniyetin ürünüdür.
Nitekim Baykal geçmişte:’’ Siyasal gücümüz aldığımız oyla sınırlı değildir.’’ derken sayısal ağırlığından ziyade siyasal güçlerinin dayandığı odakları üstü kapalı bir şekilde ifade ediyordu.
Haddini ve helalinibilmeyen Baykal 16 Nisan halk oylamasıyla ilgili olarak:’’ Böyle bir yetkiyi peygambere versen peygamberi bozarsın. Olmaz, kimseye bu yetki verilmez, verilmemeli."diyerek haktan ve halktan uzak olduğunu ortaya koyuyordu.
16 Nisan halk oylamasından sonra siyasal etkilerinin biteceğini ve sayısal çoğunluklarının anlamlı bir bütün oluşturmayacağını bilen bu yapı ve uzantıları, uzlaşmaz ve anlaşılmaz tavırları, çeşitli terör örgütleriyle dirsek teması kurmaları ve yalan temelli propaganda sürecinin de etkisiyle milletin gözünden iyice düştüler.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi halk oylaması için hayır kampanyası yürütenler, evet oylarının artmasını sağlıyorlar. Bir de CHP’li yöneticilerin özellikle de kısa zamanda kesin ve keskin dönüşler yapabilen Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının etkisi oldukça fazla. Yaptığı gaflarla adını altın harflerle siyasi tarihimize yazdıran Kılıçdaroğlu’nun referandum maddelerinden bihaber olduğu da ortaya çıktı.
Tabi mantıksız ve mesnetsiz ifadelerinin de haddi hesabı yok. Şöyle ki:’’ Yeni modeli kurduk. Halk seçti cumhurbaşkanını... Başbakan da başkası oldu. Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, başbakan başka bir partinin genel başkanı... Asıl kavga o zaman çıkacak. Niye bunu söylemiyorlar millete, neden bu anlatılmıyor millete?" diyor genel müdür. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini Kılıçdaroğlu’nun millete anlatması ne kadar büyük bir hizmet lakin kendisi için telafisi olmayan bir hezimet. Çünkü yeni sistemde başbakan yok.
Seçimle değil, kasetle gelen Kılıçdaroğlu’nun 16 Nisan halkoylamasıyla ilgili yüzü kızarmadan söylediği yalanlardan aklımıza ilk gelenler: Rejim değişecek. Tek adam yönetimi gelecek. Koalisyonlar sürecek. Meclis feshedilebilecek. Kıdem tazminatı kaldırılacak. Olağanüstü hal kalıcı hale gelecek. Muhtarlıklar kaldırılacak. Lokantalar kapatılacak. Ve daha niceleri…
Hayra fren, şerre motor olan bu zihniyetin lideri Kılıçdaroğlu da milletin istiklal, istikrar ve istikbali için oyunu kullanacağı 16 Nisan referandumu için:’’ Evet, oyunun onuru vardır.’’ demiyor muydu?