‘’Allah’ın boyası ile boyanınız; boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kim vardır? ‘Biz ona kulluk edenleriz.’ deyin. ‘’ (Bakara/138)
Rabbani bir boya… İlahi bir renk… En kâmil ve tamamlanmış bir din…
İslam, hayatın her anını ve alanını Allah’ın boyasıyla şekillendirmektedir. Bunun dışındaki anlayışlar ve arayışlar aldatıcı ve alçaltıcıdır.
Vahiy dışındakiyönelimler, yöntemler ve yönlendirmeler hepten ve peşinen sapkın ve sahtedir. Yani rengin, kavmin, aşiretin, coğrafyanın, ideolojilerin, beşeri din ve sistemlerin boyasıyla belirlenen, belirginleşen yaşantılar ve ideolojiler çökmüş ya da çökmeye mahkûmdur.
Bireysel huzurun, toplumsal adaletin, zulmün ve zilletin izalesinin gerçekleşmesi Sıbğatullah ( Allah’ın boyası) ile mümkündür. Zira özelliğini, özgünlüğünü ve özgürlüğünü vahiyden alan bu boya sayesindesiyahî köle Bilal, Farisi (İranlı) Selman, Rum Suheyb ve diğer Müslümanları bir ve beraber olabilmişlerdi. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kim vardır? İslam’ın sunduğu bu değişim ve dönüşümü anlamayan Mekke’nin zengin ve müşrik eşrafı renge, güce ve maddeye aldanıp cahili bir boya ile boyanmaktaydılar.
Nitekim Mekke’nin fethinde sonra önder Hz Peygamber, Bilal-i Habeşî’ye (ra) öğle vaktinde Kâbe üzerine çıkıp ezan okumasını emrediyor. Kendilerine eman verilen Kureyş’in ileri gelenleri de Kâbe’nin etrafında bulunuyorlardı. Bilal’in yükselen ezan sesini duydukça rahatsızlıkları artıyordu ve şöyle diyorlardı:’’Ey Allah’ın kulları! Kâbe’nin üzerinde ezan okumak bu kara köleye mi düştü?’’
Siyah bir kölenin kutsal olan Kâbe üzerine çıkıp ezan okuması cahiliye anlayışına sahip Mekke’nin ileri gelenleri için adeta bir ölümdü. Ancak kulu, kula kul olmaktan kurtaran ve kullar arasında adaleti tesis eden dindir, İslam. Habeşli bir köle olan Bilal, bu inançla hayat bulmuştur.
İslam, cahiliyenin her türlüsünü reddetmiş; soy, renk ve dilin üstünlük aracı olamayacağını kesin ve keskin bir şekilde ortaya koymuştur. Ayırıcı ve ayrıcalıklı husus sadece takvadır. Bu anlayışı içselleştirenler, konuştuğu farklı dilden, ten renginden ve mensup olduğu kavimden dolayı başkalarını kınayabilirler mi?
Örnek Hz Peygamber:‘’Başı, siyah kuru üzüm gibi olan Habeşli bir köle sizin üzerinize atansa bile onu dinleyin ve itaat edin.’’ diyerek emir buyurmuyorlar mıydı?
Irkçılığın her türlüsüne İslam asırlar öncesinden son noktayı koymuşken modern çağın en büyük gücü (!) olan ABD’de hala siyah-beyaz çatışması ve çarpışması yaşanmaktadır. Renklerinden dolayı insanlar ötekileştirilmekte ve öldürülmektedir. Almanya’nın üstün ırk safsatasıyla yaptıkları kıyım ve katliam bilinen bir gerçekliktir. Kin ve kan ile beslenen Siyonistlerin diğer dinlere ve ırklara bakışı açısı insanlık dışıdır. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak bu bağlamda biz inananlara düşen bireysel ve toplumsal görev: İslam’dan rengini almayan, Allah’ın belirlediği çizgiyi aşan, Resulullah’ın izini takip etmeyen her türlü cahiliye değer yargılarından soyutlanmaktır. Renkler savaşının arttığı bir zaman diliminde çok renkliliğe veya renksizliğe karşı olmak ve rengini belli etmektir.