M.VEYSİ TUNÇ veysi_tunc@hotmail.com

BÜYÜK RESMİ GÖREBİLİYOR MUYUZ?

29 Mart 2016 Salı 23:30

Değişen, gelişen ve küreselleşen dünyada var olma mücadelesi veren ancak hayatın her anına ve alanına hükmetme potansiyeline sahip İslam medeniyeti, bugün tarihinin en zor ve sıkıntılı dönemini yaşıyor. İslam âleminin hemen her yerinde çatışmalar, çarpışmalar, çekişmeler görülüyor.

Çünkü küresel güçler, Müslümanların genleriyle ve geleceğiyle oynayıp İslam coğrafyasında kutuplaşma, kırılma, karalama, kaçışma meydana getirmek istemektedirler.

Yeni dünya düzenini istedikleri gibi şekillendirmek isteyen küresel şer ve şeytani odaklar, Müslümanların birliğini, dirliğini ve diriliğini sağlayacak ümmetçilik fikrini tahrip ve tahrif ettiler. İslami toplumlara ulusal, mezhebi ve beşeri sistemleri yerleştirdiler. Böylece ümmetin ayrışmasına neden oldular.

Osmanlıdan geriye kalan devletçikleri ve bunların yönetim şekillerini incelediğimizde oynanmak istenen büyük oyunun farkına varabiliriz.

Bizleri küçük ülkelere, güçsüz kabilelere ve gruplara böldüler. Aslında zenginlik olan farklılıklarımızdan hareketle bizleri kavgaya, karışıklığa sürüklediler. Bu bulanık, belirsiz ortamlardan istifade eden barış güvercini görünümlü silah tüccarları, etnik ve mezhep temelli örgütlerin kurulmasına fırsat verip onlara imkân sağladılar. Özenle planladıkları bu süreç, projelerini sonuçlandıracak en can alıcı noktadır.

DAİŞ, PYD ve uzantılarının oluşturduğu taşeron örgütler, bölünmeyi ve parçalanmayı hızlandırma amacıyla görevlendirildiler. Nitekim bu örgütlere küresel güçler tarafından silah, para ve insan desteği sağlanır. Kısa zamanda etki alanları genişletilir. 

Sözde Müslüman olan ancak özünde ne olduğu belli olmayan örgütlerile halkı için savaştığını iddia ettiği halde en fazla halkını helak eden oluşumlar, kendilerine müsaade edilen sınırlar içerisinde maşa olarak kullanılırlar.

Böylece istikrarsızlaştırılan ve boşaltılan bölgelerin zenginliklerine konmak için zulüm, işkence, vahşet, şiddet,  hiddet ve nefret bu örgütlerce körüklenir. İnsanlara kıyılır. Kadınlar köleleştirilir. Hendekler kazılır. Tüneller açılır. Tarihi ve kültürel miras katledilir. İşgale ve istilaya uygun bir zaman ve zemin oluşturulur.  

Ne hikmetse genelde Müslümanların yaşadığı bu topraklar, sömürülmeye açık hale getirilir. Bu topraklara barış, demokrasi, özgürlük, insan hakları getireceğiz söylemiyle kamufle olan batıl Batı;  yalanı ve talanı böylece meşrulaştırdılar. Ardından işlevini tamamlayan örgütlerin yok edilme süreci başlar. Irak ve Suriye’de aynı oyun sahnelenmiyor mu?

ABD, İngiltere, İsrail ve Rusya başta olmak üzere teröre kaynaklık eden ülkeler, bazen de lider kadroların piyon olarak kullanabilecekleri yapıları, sistemleri oluşturur ve desteklerler. Mısır, Çeçenistan ve bazı Arap ülkeleri bunun en bariz örneği değil mi?

Ümmetin son ve büyük kalesidir, Türkiye.Ve bu kale, çamurlaşan paralel hizmetçiler, çukurlaşan hendekçiler, çatlayan ve çatırdayan komşular, çakallaşan muhalefet, çatışma ve çarpışmayı yöntem olarak benimseyen birleşmiş komünist örgütlerce çökertilmeye çalışılmaktadır. Lakin İslam’ın harcıyla kaynaşırsa halklar, adalet ve istikametten taviz vermezse yöneticiler, bu ülke çözülmeyecektir.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #