M.VEYSİ TUNÇ veysi_tunc@hotmail.com

GERÇEK HÂKİM VE HÜKÜMDAR KİM?

10 Mayıs 2016 Salı 21:44

Dini, devri, değerleri, geleneğibatılı bir zihinle yorumlamak ve batıl bir yaşamla yoğrulmak, Müslümanları yozlaştırıyor, yıpratıyor, yalnızlaştırıyor. Yaşadığımız yorgun ve yılgın bu çağ, mutsuz ve umutsuz Müslümanlar bu durumun tanığı ve kanıtıdır.

Özellikle bu çağın inananları istiyorlar ki İslam, bulundukları hal üzere kendilerini kabul etsin, onaylasın. Olmazsa olmazımız ya da olması gereken, İslam’ı olduğu gibi anlamaya, anmaya ve almaya çalışmaktır. İslam’ı kendi sistematiği içinde ele almadığımızda, özüyle, sözüyle İslam dışı birçok yapıya - Laisizme, kapitalizme, sosyalizme ve demokrasiye - eklemlenen, monte edilen bir anlayışla karşılaşırız.

Teoride ve pratikte ‘’Müslüman’’ algısını ve anlayışını meydana getiremeyenler, Rabbine, Peygamberine, özüne topluma yabancı hale gelmektedirler. Böyle olmasında kitapla barışık, nebiyle tanışık olmayan sistemlerin, ideolojilerin, kurumların payı inkâr edilebilir mi?

Müslümanların zihinsel kodlarını, hayata bakışını ve hayatının akışını belirleyen temel ölçütler kitap ve sünnet olmalıdır. Böyle olması gerekirken söylem, eylem ve yöntemlerimiz ne kadar uygun ve uyumlu Kitabullah ve Habibullahla?

Siyasette, sanatta, sporda, sosyal ve ekonomik hayatta modelimiz, mimarımız ve mercimiz kim? Suni önderler, sabıkalı örnekler, sahte liderler insanlığa özgür ve özgün bir medeniyet sunabildiler mi?

İslam’a hayatımızdan bir parça yer ayırmak ya da dini sadece belli alanlarda yaşamak yeterli olabilir mi? Namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetleri yerine getirip vahyin öncelediği ve önemsediği akide, ahlak ve özellikle ahkâm boyutlarını görmezden gelebilir miyiz?

Yeri, göğü ve içindekileri yaratanın Allah olduğuna inanan Müslümanlar, hayatın her anına ve alanına hâkim veya hükümran olamayan bir ilah anlayışını nasıl kabul edebilirler?

Laik yönetim anlayışıyla İslam’ın toplumsal, kamusal, siyasal talepleri engellenirken, İslam bireysel kabulle sınırlandırılmak isteniyor.Bu sebeple kültürleşen, töreleşen, sıradanlaşan bir din anlayışının yaygınlaştığını görmüyor muyuz?

Müslümanların her daim Mekke döneminde kalması isteniyor. Medine’de devletleşen ve devleşen İslami bilincin unutturulmasına, inananların uyutulmasına çalışılıyor. Çünkü İslam’ın farklı bir siyaset modeli, yaşam şekli, dünya görüşü ve emperyalizme direnme gücü ve iradesi var. Osmanlı Devletinin farklı kıtalarda asırlar boyunca hüküm sürmesi bu potansiyelle izah edilebilir.

İslam’ın çok yönlü bir direniş ve diriliş hareketi olduğunu idrak eden tevhit, vahdet ve istikamet üzere olan bir Müslüman’ın inancı her zaman ve zeminde ancak şu olabilir: Hâkimiyet kayıtsız şartsız âlemlerin rabbi olan Allah’ındır.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #