Adam çıkmış meydana, sanki onurlu bir iş yapmışcasına bağırıyor bangır bangır. Sonra biraz kulak kesiliyorsun anlatılanlara. Duyulanlarsa gürültü kirliliğinden öteye geçmeyen bağırtıların  fındık kabuğunu bile doldurmayan birer lakırtısı. Adam, gözümüzün içine baka baka resmen hırsızını savunuyor. Sonra da bunu memleket meselesiymiş gibi pazarlaması yok mu? Allah akıl nimetini taksim ederken bunlar neredeydi diye sorası geliyor insanın. Ağlar mısın Güler misin? Çünkü çapulcu da olsa takılıyor peşine bir kaç kişi.

Kervan yürüyor.

Asrın hırsızlığına göz yummayan iktidara karşı sokağa ancak böyleleri iner.

Bu meydanların aslanları hele bir inmeye dursun  görürsün o zanam çakallığın kaç para ettiğini.

Be adam! Gezide tazyikli suya meydan okuyanlarla 15 Temmuz'da tankın altına yatarak meydan okuyanları bir tutarsan çakalları aslan zannedersin.

Kursağına iki lokma daha tıktırıp hayatta kalmanın derdinde olanlarla mukaddesatı için göğsünü mermilere siper ederek şehadet özlemi ve iştiyakıyla ölüme koşup canını feda edenleri bir tutarsan boynuna takılan tasmalığı başına konmuş taç zannedersin.

Be adam! 15 Temmuz kumpasınızı nasıl yerle bir ettiysek, asrın hırsızlığıyla bu milleti çökertme kumpasınızı da yerle bir ettik.

Hırsızlığınıza rağmen hala konuşuyor olmanız bu son kupmasınızın arkçı şoklarından ileri geliyor.

Pisliğin içine o kadar gömülmüşsünüz ki yönettiğiniz belediyelerin lağım çukurları size rahmet okutturuyor.

Bu lağımların bir gün patlayacağının hesaplarını yapamayacak kadar basit ve ruhunu düşmana satmış ucuz insanlarsınız çünkü.

Bu da yetmemiş olacak ki bir de kalkmışsınız bu basitliğinizle değerlerimize meydan okuyorsunuz. Kedinin aynaya bakıp kendisini aslan görmesi gibi. Baktığınız ayna mı oynak, yoksa kafanız mı?

Bak hele şu  özgürlere! Türkiye ne Mısır'a benzer ne İran'a...Bunlar gibi Sisi'lerin bu coğrafyada yeri yoktur gayrı.

Bu Özgür efendilerin özgürlüğü, tutsağı olduğu bedhahların ipini salıverdiği yere kadardır. Boynuna takılan ipi zorlarsa boğulması an meselesidir.

Bu tutsak adamlar Türkiye'ye en yabancı adamdan daha yabancıdırlar. Yoksa böyle lakırdılar yaparlar mıydı?

Bir kere milletimiz her şeyin farkında:
Cumhurbaşkanımıza sokaklarda kandırılmış üç beş çapulcunun hırlamasına bakıp gözdağı veririken bunun, henüz yapamadıklarının bir provası olduğunu, sıranın asıl nümayüşe  gelmesinde ise nelerin olabileceğini imalarken, halkımız kıs kıs gülüyor sana; ne içti de bu lafları ediyor diye...

Sonra yine gülüyor sana; hani 15 Temmuz'daki hain saldırıya karşı halkımızın devletinin yanında olduğunu göstere göstere 249 şehidiyle verdiği mücadeleye tiyatro dediğiniz için.

Bu nasıl bir kafa ki gerçeğe tiyatro, tiyatroya gerçek deniyor.

Halkı sokağa niçin çağırıyorsunuz? Bu sorunun cevabını biliyoruz. Pisliklerinizi örtpas etmek için elbette. Böylece kandırdığınız bir çok kişiyi de suçunuza ortak ediyorsunuz. Bunu devlete kılıç çektirdiğiniz teğmenlerde görmedik mi? Kararttığınız hayatlar umurunuzda mı sizin? Peki ya kandırdığınız üniversite öğrencileri? Kimi içerde kimi de sınıf tekrarında. Onlar, sizin için sadece birer piyon. Geçmişte Deniz Gezmiş'i de kullanıp sonra idamına karar vermediniz mi?

Devletimiz ne yaptı da höykütüyorsunuz?
İlkönce İ.Oğlu'nun sahtekarlığını ortaya koydu. Doğru mu? Doğru. Resmen  hakketmediği üniversiteden hak etmiş gibi diploma aldığını söyleyerek milleti aldatmış. Burası Dingo'nun ahırı mı ki kimseye hesap kitap sorulmasın.

Sonra adamın hırsız olduğunu ortaya koydu. Devlet bu. Adamınızın mafyacılığana göz mü yumacaktı Devlet sizin gibi?

Adamınızın korkusundan altınızı ıslatırken  devletin de ıslatmasını istediniz ve beklediniz...Hatta tehdirler bile savurdunuz. Bak o tehdit savuran Altaylı nasıl da nefesi kodeste aldı. 

Tabi alışmıştınız bir asır boyunca şu güzelim ülkede cirit atmaya, at oynatmaya. 

Yıllarca seçim yapmadan tadını çıkardığınız iktidarlı günler; sonra açık oy gizli tasnifli yıllar; hesabınız kesata uğrayınca da bir iki ihtilal ve Başbakan asmacalar; zehirlediğiniz Cumhurbaşkanları... Kaza süsü vererek öldürdüğünüz nice siyaset ve ilim ve bilim adamları...Parti liderlerini hapse atmalar. Ve daha neler neler...O günler bitti.

Bugüne geldiğimizde ruhunuzu çeker gibi içinizden çekip aldığımız hırsızlar ve şu an asrın hırsızı elimizde.

İBB hırsızı elimizde olur da İzmir'in sabık Başkanınızın hırsızlığı karşılıksız mı kalacaktı? Bak o da elimizde. Sonra Antalya, Adana, Adıyaman. Bu ne yaman hırsızlıklar böyle. 

Hırsızlık yaptınız mı? Yapmadınız mı?
Kurultayınızı bile çalarak yaptınız.

O zaman bu velvelenin sebebi ne?
Ne kadar velvele, sahtekarlıklara  o kadar örtpaslar.
Fragmanınız bu işte.

Hırsızlığın ucu kime dokunuyorsa feryadı veriyor ele. Leman da elinizde lime lime  patladı. Artık Devlet dokunacak her yerinize. Hastalık derin olunca ellenmedik yer bırakmıyor doktorlar. Hastalığınızın doktoru Devlet olunca masrafın hesabı da olmaz. 

Ha! biz hem çalarız hem oynarız, filim bizim filmimiz, oyun bizim oyun, fragmanını da yaparız elbet diyorsanız; biz de deriz ki fragmandan oyunun ne rezilce bir oyun olduğu ortada, ahlaksızlık başta olmak üzere topluma kötü örnek olacağınız anlaşıldığından oyunu ülkemize sokmuyoruz. Direnenleri de kodese koyuyoruz.

"İncinsen de incitme" diyen Hacı Bektaş-ı Veli "Demiri demirle dövdüler; biri sıcak, biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; bir aç, biri toktu." sözüyle toplumsal birlikteliğin ehemmiyetini ifade ettiği gibi bozguncuların da neler yapabileceğinin altını çizmiştir.

Algılarla oluşturulmak istenen açla tok kesimleri birbirine kırdırmaya azmetmiş bu azgın insanların fitnelikleri karşısında çok uyanık olmamız gerekir. 

Ve fitneliğin hırsızlık filmi; oynamadan The End.

Mustafa Salim
6 Temmuz 2025 Ankara