M.VEYSİ TUNÇ veysi_tunc@hotmail.com

İŞGALE KARŞI İSTİKLAL VE İSTİKBAL MUHAREBEMİZ

30 Temmuz 2016 Cumartesi 12:04

Tarihin kara ve kanlısayfaları arasında yer alacak olan Fetullahçı Terör Örgütü, dini tahrif ve canı, malı, şahsiyeti tahrip etmesiyle en azılı, arsız ve azgın terörist bir yapı olduğunu kanıtlamaktadır. Ülkemiz içinde filizlenip kökleşen ve dış güçlerin etkisiyle de dünyanın birçok yerinde dal budak salan bu hizmetçi örgüt, ‘’ılımlı İslam’’ anlayışının temsilciliğini, taşıyıcılığını, taşeronluğunu yapmaktadır.

Ilımlı İslam, Batının ve batılın istediği yozlaştırılan dini algı ve anlayıştır. İslam’ın ılımlısı, radikali ol(a)maz. İslam tanıtılır veya tanımlanırken başka bir ifadeye ihtiyaç duymayacak kadar net ve nitelikli bir kavramdır.

Peki, niçin ılımlı İslam? Çünkü omurgasıyla oynanan, sadece ahlak düzeyine indirgenen, yeni bir medeniyet inşa ve ihya etme şuurundan uzak, Siyonist’e ve Emperyaliste direnme gücü olmayan bir din ve bu anlayışı benimseyen bir örgüt,  ancak şer ve şeytani odaklara hizmet edebilir.

Müslüman’ın itikadını bozacak ciddi bir fitne olan dinler arası diyalog, savunucuları ve dış destekçileri tarafından Suriye’de, Irak’ta, Arakan’da, Filistin’de ve diğer coğrafyalarda niçin hayata geçirilmemektedir? Hoşgörü eksenli olduğu iddia edilen bu fesat yuvası yapı, her daim kâfirleri hoş görmüş, Müslümanları hor görmüştür. Kurşunla kaynaştırılmış duvar gibi saf olması gerekenler, inananlara kuşun sıkar hale gelmişse bu haşhaşi örgüt,  insaf ve izan sınırlarını çoktan aşmış, Türkiye’ye karşı kullanılmış ve kullanılacak demektir. Bu durumun farkında olan Batı özellikle ABD, bu örgütü korumakta ve kollamaktadır.

Nitekim Mehdi olduğunu sanan ağlak ve ahmak FETÖ lideri, ABD’nin New York Times gazetesinde yazdığı makalede:’’ Batılı demokrasilerin ılımlı Müslümanlara ihtiyaç duydukları bir dönemde, hizmet içindeki ben ve arkadaşlarım Batının yanında yer aldık.’’ diyerek batıl Batının hizmetçisi olduğunu itiraf etmektedir.

Son kale olan ülkemizin istiklal ve istikbaline 15 Temmuz’da darbe vurmak isteyen ve maşa olarak kullanılan Pensilvanya Ordusu, 246 insanımızın şehit olmasına iki bine yakınının da yaralanmasına yol açtı. Milletin emaneti olan silahları, uçakları, tankları halka ve çeşitli kurum ve kuruluşlara karşı kullandılar.

Bu hakka kör ve nimetlere nankör örgüt, yetişmiş bir neslin bir hiç uğruna heba ve helak olmasına neden oldu. Nice general, subay, hâkim, savcı, öğretmen, doktor, imam, akademisyen, iş adamı… Niyetini, hedefini, kimliğini gizleyen ve sürekli takiyye yapan paralel örgüt mensupları arazinin rengine uyma kaygısıyla hareket ettiklerinden şahsiyetlerini yitirdiler. Takiyyeciliğin en ala şeklini kilit kurumlara sızma operasyonunda kullandılar.

Ama Hakkın takdiriyle şekillenen halkın tepkisine mağlup oldular. Nice ihanet içinde olan sözde okumuş, rahatı ve refahı yerinde, darbeci, elit kesime karşı bu mahrum, mağdur ve muazzez halkın evlatları destansı bir direnişe, dirilişe kapı araladılar.

Ankara Gölbaşındaki Özel Kuvvetler Komutanlığını ele geçirmek isteyen darbeci generali alnından vurarak ilk kurşunu sıkan ve akabinde şahadet şerbetini içen kahraman Astsubay Ömer Halisdemir’i unutmamız mümkün mü?

Boğaziçi Köprüsü’nde hakikatin yanında yer aldıkları için katil cuntacılar tarafından şehit edilen Erol Olçak ve 16 yaşındaki oğlu Abdullah Tayyip, bize ufuk olmadı mı?

Atatürk Havalimanı’nda tankın önüne yatan Metin Doğan ve Kısıklı’da iki tankın üstünden geçtiği Sabri Ünal, inancın ve cesaretin zaferin habercisi olduklarını göstermediler mi?

Köprüde tanklarla yolu kesen ve havaya ateş eden zalimlere uzun süre tek başına direnen ve onlara hakkı haykıran Safiye Bayat, diriliş mücadelesinde bizlereumut olmadı mı?

Nihayetinde işgalcilerin bilmedikleri bir şey vardı. Üstat Sezai Karakoç’un da dediği gibi:

‘’Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır.

Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.

Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır.’’

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #