‘’Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama O, sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.’’ buyurmaktadır öncü, örnek ve önder Hz Peygamber.
Rahim olan âlemlerin Rabbi;şan, şöhret, servet, şekil, şemail, aile ve aşiretimize bakmaz. Her an veya alanda yüreğimizi ve yürürlüğe geçirdiklerimizi en iyi bilendir. Nihayetinde kalbimizin ve amellerimizin iyi ya da güzel olup olmaması bizim veya çevremizin dedikleriyle değil, insanoğluna şah damarından daha yakın olan Rabbimizin değerlendirmesiyle netlik ve nitelik kazanır.
Bu bağlamda Kur’an ve sünnet bakış açısıyla kalplerimizi ve amellerimizi sorgulamaya hazır mıyız? Talep, tavır, tercihlerimizi kutsal kitaba göre mi belirliyoruz, yoksa kitaba mı uyduruyoruz? Öze dönük özgürce muhasebe yapmalıyız. Kalbimiz kimler için atıyor? Hangi dava için hayat sürmekteyiz?
Gayretlerimizin nihai gayesi nedir? Salih, salim ve selim bir kalple mi yaşama gayretindeyiz? Şehvani ve nefsani arzuları teskin ve tatmin etme hevesiyle mi yorgun, yoğun ve yılgın yüreklerimiz?
Ve her Müslüman niyet ve amellerinin imtihana dönüşen seçeneklerinden hareketle vahye; işittik ve itaat ettik mi demekte, yoksa yansıttıklarıyla, yaşantısıyla işittik ve isyan ettik mi demeye getirmekte?
İslam’la harmanlanmış, temiz kalplerimiz bizlerin hayatını haramdan, isyandan, günahtan ayrıştırıp arındırabiliyor mu? Siyaset, sermaye, servet, sevgili, spor mevzularında kalp kayması ve salih amel karmaşası yaşamaktayız. Hakkı ve hakikati görmeyen, işitmeyen, duymayan özellikle yaşamayan ama kalbim temiz, iddiasında bulunan kimi insanlar, yanlışlarına kılıf bulmak için çırpınıp durmaktalar.
Aslında kalbin temiz olmasının kanıtı, gömleğin arkadan yırtılmasıdır, Hz Yusuf misali. Benzer durumda acaba bizlerin gömleği nereden yırtılırdı? Kur’an mümin erkek ve kadınlara hitaben ‘’gözlerin bile korunmasını’’ emrettiği halde… İffetsiz ilişkiler, erkekleşen kadınlar, kadınlaşan erkekler, bir meta olarak eda ve endam edişler…
Faiz yemenin ‘’Allah ve Resulüyle savaşmak’’ olduğu bilindiği halde çekilen krediler, çekinmeyen tefeciler ve alışveriş adı altında türlü türlü hileler… Karun mantığıyla kahrolmaya müsait ve müstahak sözde kalbi temiz ameli salih kimseler…
‘’Bizi aldatan bizden değildir.’’ikazına rağmen müşterisini oyalamayı, aldatmayı ticaret sayan esnafın, kalp ve amelinin temizliğine kim inanır?
‘’Zulme meyletmeyin, yoksa ateş size dokunur.’’ emri aşikar iken nasıl zalim ve zulüm hoş görülebilir, savunulabilir. Kazılan hendekler, kurşunlanan masumlar, kundaklanan mazlumlar, katledilen mülteciler…
Yeryüzü ateş topu ve kan gölüne dönmüşken mağdurların gözyaşı, açlığı ve çığlığı mı bizleri daha fazla üzüyor yoksa tuttuğumuz takımın yediği goller mi?
Sadırlarda olan her şey mutlaka bir şekilde kelama veya kaleme yansır. Bizleri her zaman ve zeminde utandırmayacak bir yüreğe sahip miyiz?
Kalbimiz ve amellerimizi çevreleyen zihinlerdeki karışıklığı, ruhlardaki açlığı ilahi kelam ve nebevi öğretilerle temellendirilmeliyiz. Böylece söylem, eylem ve yöntemlerimiz sabitleşecek, safileşecektir.
İslami teslimiyet ve temsiliyet düzeyindeki sadakatimiz, samimiyetimiz ve seviyemiz uhrevi hayatımızı şekillendirecektir.