Kudüs meselemizde kaygılarımız, korkularımız ve kayıplarımız artıyor. Gün geçmiyor ki Mescid-i Aksa’ya yönelik bilinçli ve belirgin bir saldırı ile karşılaşmayalım.
Üç tarafında işgalci İsrail, diğer yanda darbeci Mısır hükümetiyle tam bir abluka altında. Suriye’deki durum da İsrail’in işine yaramakta. Bu ‘’mukaddes topraklar’’İsrail tarafından, 1967’de işgal edildi, ardından Aksa’nın olduğu muhitte geniş çaplı kazı çalışmaları başlatıldı. Hâlihazırda Mescid-i Aksa’nın 63 farklı noktasında kazı çalışmaları devam ediyor.
İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa, bizler için Mekke ve Medine’den sonra üçüncü mukaddes şehir olan Kudüs,böylece hem yer altından hem de yer üstünden kuşatılmış oldu.
Hatırlayalım bundan 17 yıl ö nce bir Yahudi’nin Mescid-i Aksa’ya girmesi intifada sebebiydi. 28 Eylül 2000’de dönemin muhalefet lideri, katil Ariel Şaron, Mescid-i Aksa’ya kışkırtıcı, küçümseyici bir baskın yaptığında ikinci intifada başlamıştı.
Ancak Müslümanlardaki gevşeme ve genişleme; Yahudilerdeki gelişme ve gayret neticesinde uluslararası bir anlaşmayla yasaklanmasına rağmen Yahudi gruplar Mescid-i Aksa’ya giriyorlar. Kendi inançlarına göre ibadet ediyorlar. Hem de her gün düzenli olarak…
Yahudiler için durum bu iken Müslümanlar söz konusu olduğunda insanlık dışı uygulamalara tanık oluyoruz.
Ezanlar susturulmaya çalışılıyor. Belli bir yaşın altındakilerin mescide girişi engelleniyor. Ümmetin haremi ismeti olan mescitte, 1967’den beri ilk defa Cuma namazı kılınamadı. Ve Mescid-i Aksa’nın girişine x-ray kabinleri konuldu. Mescide girmek isteyen Müslümanlar, bu elektronik dedektörden geçmek zorunda.
Kendi topraklarında, kendi mabedine özgürce giremeyen Müslümanların halini; kanlı ve kinli işgalci İsrail’in yaptıklarını hangi kelime, hangi kavram anlatmaya yeter?
Avustralyalı Yahudi Dennis Michael Rohan, 21 Ağustos 1969'da Mescid-i Aksa'ya saldırarak, mihrabını ve bin yıllık minberini yaktı. Bu saldırı sonucu bir araya gelenülkeler -57 üyeden oluşan- İslam İşbirliği Teşkilatı’nı kurdu. Elli yıldır Müslümanların kanayan yarası, ümmetin ortak meselesi ve imtihanı olan Mescid-i Aksa işgal altındayken dahi bu teşkilattan somut, sert ve ortak bir tavır görmek mümkün olmadı. Arap liderler, Müslüman bir ülke olan Katar’a karşı birleşip ambargo uygularken Siyonist İsrail’e karşı silik, sönük ve suskun olmaları aslında bu ülkeleri anlamaya da anlatmaya da yetmez mi?
Siyonist İsrail’in hedefi ve hayali ne?
Öncelikle Mescid-i Aksa’yı, 1994’te El Halil kentindeki Halil İbrahim Camisi’nde yaptıkları gibi önce ikiye bölmek ve yarısını sinagog olarak kullanmak. Bu yasa tasarısı olarak İsrail Parlamentosu’na iki kez getirildi. Parlamentodan geçmezse yüksek mahkeme kararıyla bunu yasalaştırmak istiyorlar.
Asıl ve aslında amaçları Mescid-i Aksa’yı tamamen ortadan kaldırıp yerine Yahudi mabedini inşa etmek. Aksa’nın temelleri kazı çalışmalarıyla sarsılmış durumda ve bilinçli olarak kendi kendine yıkılması sağlanmak istenmekte. Yıkıldıktan sonra da Yahudi mabedinin yapılması planlanıyor. Zaten İsrail söz konusu mabedin maketini yıllar önce hazırlamamış mıydı?
Evet, Kudüs, herkes için bir aynadır. Bu aynada kendimizle yüzleşmemiz gerek.
Peki, bizlerin hedefi ve hayali nedir?
Özgür Kudüs.
Ama nasıl?