16 Nisan halk oylaması süreciyle şekillenecek, yeni bir dönemin eşiğindeyiz.
Karşılaştığımız her ittifakı, kararlaştırılan her tuzağı ve kaçırılan her fırsatı ibretle seyrediyoruz. Avrupa’dan Suriye’ye, ülke içindeki ana ve ara yönlere kadar…
Kadim Anadolu toprakları ve halkları ittifak, nifak ve tuzak kavramlarına hiç de yabancı değil, çünkü bunları ilk kez yaşamıyoruz ve bunlar son da olmayacak.
Bölücü terör örgütlerinden paralel ihanet şebekesine, komşularımızdan sözde müttefiklerimize kadar hepsini aynı siperde görüyoruz. O kinli ve kirli siperde kimler yok ki…
Ulusalcılar, devrimciler, Kürtçüler, bir kısım milliyetçiler ile sayısal ve siyasal ağırlığı olmayan çeşitli partiler… Birtakım provokatör medya hem yurt içinden hem de yurt dışından… Eskimiş ve erimiş kimi siyasetçiler… Türkiye’nin kaybetmesiyle kazanacak pis ve habis sermaye patronları… İnsan hakları, demokrasi, barış ve özgürlük gibi kavramlarla döktükleri kanı ve gerçekleştirdikleri katliamları gizlemeye çalışan sömürgeci ve sabıkalı Batı…
Hasımlar bile ülkemizin geleneği ve geleceği söz konusu olduğunda hısım haline gelmektedirler. 16 Nisan halk oylaması sürecinde zıt gibi görünen kutupları bir araya toplayabilecek bu hırsın ve hıncın farklı gerekçeleri de olsa temeli Erdoğan karşıtlığına dayanmaktadır.
Farklı kurum, kesim ve kişilerin Erdoğan’ın tek adam rejimini getireceği, diktatör olduğu, Atatürk’te bile olmayan yetkilerle donatıldığı şeklinde makul ve mantıklı olmayan söylemlerle propaganda yapmaktalar. Nitekim CHP’nin referandum için davet ettiği Şilili reklamcı Ferrada, “Ben bir haftadır buradayım. ‘Hayır’ oyunun ne önerdiğini anlamış değilim.” açıklaması pek manidar değil midir?
Özellikle yalana tevessül eden, referandum maddelerinden bihaber olduğu ortaya çıkan Kılıçdaroğlu, referandum ile ilgili ağzından baklayı çıkardı. Açıklamasında:’’ … Geçmişte Türkiye üzerine oynanan oyunları bu devlet hep frenledi ve kaldırdı. Oynanan bütün oyunları hep boşa çıkardı. Neden? Devletin içinde dengeleri vardı. Devletin kendi içinde güçlü kurumları vardı. Bir kişi her şeye hâkim değildi. Bir kişi her şeyin kararını veremezdi. Devletin duyarlı noktaları, duyarlı kurumları, bürokratları yanlışın üzerine giderlerdi ve siyaseti uyarırlardı. Şimdi tamamı çöküyor…’’
Yani Kılıçdaroğlu’nun bürokratik ve askeri vesayet sisteminin yıkılacak olmasının verdiği rahatsızlığı yaşadığı aşikâr. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle bu vesayet son bulacak. Aslında maruz kaldığımız darbe girişimleri, ekonomik sıkıntılar, terör saldırıları ve Batının düşmanca tavrının asıl sebebi de budur.
Herkesin ve her kesimin hesap etmesi gereken bir hakikat var: Feraset, basiret ve cesaret sahibi milletimiz. 15 Temmuz gecesinde yaşananlar şahittir, bu duruma. Milletimiz, siyasetçiden ve bürokrattan önce yaklaşan tehlikeyi görmüş ve canı pahasına mücadele etmiştir.
İnancının bayraktarlığını yapmış, tarihi derinliği ve kültürel zenginliğiyle harmanlanmış bu muazzez ve muteber millet, 16 Nisan’da da istikrar, istiklal ve istikbali için gerekeni yapacaktır.