Zaman, insanoğlunun en kıymetli sermayesidir. Nitekim Rabbimiz, ömrün esası olan zamanın farklı dilimleri üzerine yemin ettiği bilinen bir hakikattir. Bu hakikatle temellenen inancımız gereği, her anın hesabının sorulacağına inanırız. Kayıt dışı hiçbir vakit yok.
Yine miladi takvimin sonuna geldiğimiz şu günlerde ülkemizin birçok kesiminde ve köşesinde cahiliye dönemini çağrıştıran, insanların fuhşa, fuhşiyata, cinnete, cinayete, israfa, isyana, iflasa, sefalete, sefahate sürüklendiğine şahit olmaktayız.
Yılbaşı ve Noel kutlamaları, aidiyet duygusunun ve akidenin erozyona uğraması ile kimlik krizinin bir sonucudur.
Noel, Hıristiyanlara göre oğul tanrı Hz İsa’nın doğduğunu varsaydıkları ve kutsal kabul ettikleri gündür. Sormak lazım kof ve kokuşmuş Hıristiyanlara: Tanrı hiç doğar mı, kendini bile çarmıha gerilmekten koruyamayıp ölür mü? Tanrının doğum günü olur mu ki kutlansın. İnançlarını tahrip ve tahrif eden Hıristiyanlar, âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizi peygamber olarak bile kabul etmemekteler. Bizim dini’dar’ ve muhafaza’kâr’larımızın ise onların tanrı diye taptığı, oğul tanrı kabul ettiklerinin doğum gününü bayram havasında kutlamalarına ne demeliyiz?
Küresel, kapitalist bir isyan dalgasıdır, harama davetiye çıkaran yılbaşı kutlamaları. Kötülüklerin anası olan alkolün sınırsız tüketimi, nefsi ve nesli helak eden zina ve türevleri, ocakları söndüren kumar illeti, açlıktan ölümler yaşanırken israfın zirve yapması… Nitekim yılbaşı algı ve anlayışı ne İslami ne de insanidir.
Yılbaşı olarak 1 Muharrem, yıldönümü olduğundan Mekke’nin fethi kutlanmalıdır. Fakat biz inananların gerçek benliği olan Hicri aylardan ve yılbaşından birçoğumuzun haberi yok. Oruç, hac ve kurban gibi ibadetlerimizi bu takvime göre yaptığımız halde… Unutmamalıyız ki kişi inandığı gibi yaşayamazsa yaşadığı gibi inanmaya başlar.
Ne tuhaftır ki Müslümanlar inançları gereği kurban kestiklerinde hayvan hakları diyerek ayaklanan ve dine hakaret eden sözde hayvanseverler yılbaşında milyonlarca hindinin katledilmesini görmezden gelmekteler.
Bir gece için binlerce çam ağacının kesilmesine göz yuman çevreciler, cami inşaatı için yerinden sökülüp başka yere dikilen ağaçlar için ellerinden gelen çirkinlik ve çirkeflikleri alenen sergilemekteler.
Cübbeli, sarıklı âlim kıyafeti bile görmeye tahammül edemeyen Batının Truva atları; söz konusu kıpkızıl papaz giysisi ve beyaz süpürge sakallı misyoner Noel babayla daha fazla hemhal olmaktalar.
Ömrümüzden kopup giden koskoca bir yılın muhasebesini yapmamız gerekirken iki yılı birbirine bağlayan bu zaman köprüsündeBatı taklitçiliği ve batıl takipçiliğini nasıl izah edebiliriz? ‘’Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.’’ nebevi ikazı ne kadar da manidar değil mi?
İbn-i Haldun’un Mukaddime’de yaptığı o muhteşem tespit, ülkemizin yaşamak zorunda kaldığı yüzyıllık dramın tek cümlelik özeti gibidir:’’Mağluplar, galipleri taklit eder.’’ Çağdaşlaşma özlemi ve muasır medeniyet seviyesine ulaşma gayretleri başka nasıl açıklanabilir? Siyasette, sanatta, sporda, sosyal ve ekonomik hayatta…
İstikbal, İslami köklerdedir.