Eskiden bir meslekmiş, hem de diğer esnaflar gibi loncaları, kâhyaları ve nizamnameleri varmış. Zengin konaklarda ev sahiplerine veya konuklarına hoşça vakit geçirtirlermiş.
Çeşitli nitelikler gerektiren bu meslek, ismini başlarına giydikleri ‘’sarıksız kavuk’’ anlamına gelen ‘’dal kavuktan’’almış.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise dalkavukluk, kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, huluskar, yağcı, yalaka, yağdanlık, yalpak, yaltakçı, kemik yalayıcı, çanak yalayıcısı; tarih alanında ise saraydaki devlet büyüklerini nitelikli sözcüklerle eğlendiren kimse anlamına gelmektedir.
Dünden bugüne dalkavuk sözcüğünün anlam daralmasına ve değişimine uğradığı aşikâr… Değişen sadece sözcüklerimiz midir? Siretimiz ve suretimiz ne âlemde?
Geçmişte dalkavukluk, bir işmiş; yani emek verilip maddi olarak karşılığı alınırmış. Peki ya günümüzde? Maalesef dalkavukluk kimlik, kişilik, karakter halini aldı.
Geçmişte dalkavuklukların kıyafetleri de belliymiş. Sarıksız kavuk yani dal kavuk giyerlermiş. Peki ya günümüzde? Farklı kıyafetlerle karşımıza çıkabilecekleri gibi kılıktan kılığa da girebilirler. Yerine ve zamanına göre sarık da bağlayabilirler şapka da takabilirler.
Geçmişte dalkavuklar, mevki makam sahiplerinin konaklarında, köşklerinde belli zamanlarda, belli ücret karşılığında hizmette bulunurlarmış. Peki ya günümüzde? Dalkavuklarla her yerde her an karşılaşabiliriz: devlet katmanlarında, döner koltuklarda, makam odalarında, kürsülerde, televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde ve daha nice yerlerde…
Geçmişte dalkavuk olabilmek için belli şartlar aranırdı. Hazır cevaplık, bilgi ve birikim sahibi olmak, bedenin dayanıklı olması gibi... Peki ya günümüzde? Tek ve en önemli şart, efendisine sınırsız övgü, karşısında olana sınırsız sövgü.
Geçmişte dalkavukluk, tehlikeli bir meslekti. Yapılacak çeşitli etkinliklere göre bedenleri eğlence aracı olarak kullanılıyordu. Yüzünü tokatlama, merdivenden aşağı yuvarlama, sakal boyama, yüzüne mürekkep ve kömürle kara sürme… Peki ya günümüzde? En az tehlike arz eden bir alışkanlık, en fazla yalakalık yapanın en az rahatsız edildiği bir ortam…
Geçmişte dalkavukların bir meslek ahlakı vardı. Mesela vazifeleri, hane sahibi olan zatın mizaç ve tabiatına uygun şekilde konuşmak, meclise neşe vermek, keder verici sözlerden ve küfürlerden gayretle sakınmak, verilen parayı gizlice almak ve paranın çokluğuyla meslektaşları arasında övünmemek… Peki ya günümüzde? Nicelik çok, nitelik yok. Kalitesizlik, karaktersizlik ve kapasitesizlik had safhada… Edep de yok adap da…
Geçmişte dalkavukluk, kurumsal bir yapı olduğu için dalkavukların sayıları az çok bilinirdi. Peki ya günümüzde? Bunu bilmek mümkün olmamakla birlikte seçim zamanlarında, ihale işlerinde, atama dönemlerinde arttığı muhakkak…
Geçmişte dalkavukluk, daha masum, daha sevimli, daha sempatik bir geçim kapısıymış. Amaçları sadece ev sahiplerini ve misafirlerini güldürmekmiş. Peki ya günümüzde? Her devrin adamı olmaları, menfaatlerini öncelemeleri, insani değerlerinin olmamasından ötürü çok tehlikeli ve zararlılar.
Velhasılıkelam, karşılaştırma yaptığımızda insanın ‘’Nerede o eski dalkavuklar?’’ diyesi geliyor.