İyilerle kötülerin mücadelesi devam ederken kâh iyiler galip olur, kâh kötüler... Sonra da galip olan taraf kendisini besleyen ruhi saiklerle hareket ederek ona göre bir yol alır. Ne varsa heybesinde onu döker ortaya.

Bu topraklarda sahne alan bir Osmanlı dönemimiz olduğu gibi bir de sonrası oldu. İki dönem kıyaslandığında bile iki hayat anlayışının tüm farklılıkları elbet görülecektir.

Bu topraklarda iyiyi temsil eden Osmanlının Allah inancıyla yoğrulmuş teslimiyet ve anlayışından, değil sadece kendisine, asırlarca dünyaya hükmeden adaleti hala dillerde destan; hala yeniden gelir diye yolu gözlenmekte...

Sonrasında yaşanan zilletten izzete yol bulduğumuz son çeyrek asırdaki gelişmeler, zulmetten aydınlığa tebdilin müjdesini verirken her fırsatta rahatsızlığını ortaya koyan çevreleri de görmüyor değiliz.

Bir zamanlar bu ülkede bakanlık da yapmış birinin adeta akıl tutulması diyebileceğimiz bir ruh haliyle "Ben yargılandığım zaman  türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var." demesini esefle karşılarken, şecaat arz edeyim diye sirkatini ele veren kıptliğini de görmüş olduk.

Nasıl mı gördük? "Kişinin karşısındakini kendisi gibi görmesi" ilkesinin psikolojik tahlilinden elbet. Bu prensipten hareketle diyoruz ki;

Herkesi kendiniz gibi zannediyorsunuz. Bu da suçluluğunuzu ele veriyor.

Demek oluyor ki siz ve gibileriniz, bu diyarlarda inançlı insana zulmettiniz, haksızlık ettiniz. Bile bile tüm haklarını ellerinden aldınız. Darağaçları kurdunuz, sorgusuz sualsiz can aldınız. Alelacele, yangından mal kaçırırcasına infazları yapıp hükmü sonra verdiniz. Bu milleti can evinden vurdunuz. Bir yüz yılını mahvettiniz. İftira ve yalanlarla iyileri kötü, kötüleri de iyi gösterdiniz.

Göz yaşları üzerine kurduğunuz saltanatınızın ebedi olacağını zannettiniz. O yüzden pervasızca hareket ettiniz, hakaret ettiniz; küstahlaştınız bu sebeple. Şımardınız, milleti hakir görerek.

Devletin her tarafına yerleştiniz de inanan bir tek Allah kuluna fırsat bile vermediniz. Okumalarını engellediniz. Bir şekilde okuyanı işe almak istemediniz ve almadız. Bir şekilde çalışanı işten çıkardıniz. Sonra da bunlar yetmemiş gibi "Öküz Anadolulu" dediniz de huzurunuzdan kovdunuz. Bu Anadoluluları bağda bahçede, ya da çoban olarak çalışabileceklerini ve sırası gelince de asker olabileceklerini söylediniz hem de hiç utanmadan ve de arlanmadan...

Bunlar yetmedi, dinlerine hakaret ettiniz. Camilerini ahıra çevirdiniz; meyhane yaptınız. Ezanları asli hüviyetinden çıkardınız. Kur'an'ı yasakladınız da ögreten birini görünce binbir türlü hakareti reva görerek katlettiniz. Bir Yahudi şapkası giymedi diye nice başlar aldınız omuzlar üzerinden.

Başbakanlar yediniz hunharca. İhtilaller yaptınız bu milletin özgür iradesine.

Zulümde aştıgınız sınırlarda "kamusal alan" deyip inanan bacılarımıza hayatı dar ederek insanca yaşamalarına bile bir fırsat vermediniz.

Siyasetten askeriyeye, yargıdan eğitime, emniyetten saglığa ne kadar hizmet alanı varsa köşe başlarına yerleştirdiğiniz canavarlarla bu milleti bitirmeye çalıştınız.

Günümüzde dahi bu kafa yapısının despotça tutumlarından sıralayacağımız daha birçok örnek varken, sadece "8-9 Haziran'da ilk işimiz bu kirli gazetelerin tamamına el koymak olacaktır. Sadece el mi koyacağım, buna bulaşmış bütün iş adamlarından hesabını soracağız." sözünde geçen tehdit bile ne kadar kan dondurucu. Geçmişte yaptıkları,  bu milletin hala hafızasında değil mi?

Hak ve adaletten başka bir gayesi olmayan bu inançlı ve inancından otürü başı kapalı bayan hakimlerimiz haksızlık mı edecekmiş?

Şimdi de Bizans oynunu mu oynamaya kalkarsınız? Bir algı operasyonu mu yeni hileniz?  Öne çıkan zalimliklerle dile getirdiğim geçmişiniz, fitne fucuratla dolu. Hesabı sorulmayan o yaptığınız hata ve işlediğiniz kusurların sorulacak hesabının korkusuna mı girdiniz? Unutmayın ki korkunun ecele faydası olmayacağı gibi bir gün hesaba çekildiğinizde "bak demiştik" yollu laf ebeliginizin de faydası olmayacaktır.

Bu şenaatlere karnımız tok.

Peki sorayım size;

Karşınıza çıkacak bir yiğidin tasmalı birine "kes lan" diyerek masaya yumruk indireceğini; bunların tasmasını elinde bulunduranlara "One munite" diyeceğini hiç düşünmediniz mi?

Dünya beşten büyüktür diye sizi besleyen alçakların suratına hakikat tokatının ineceğinin hesabını yapmadıniz mı?

Terörist maşalarınızın kırılacağı aklınıza hiç gelmedi mi?

Açıklama mı istersiniz, alın size açiklama;

Bekleseniz de beklemeseniz de biz geldik ve siz azınlıklara fırsat vermeyeceğiz. Maskelerinizi düşüreceğiz. Kim olduğunuzu haykıracağız. İşte o zaman geldiğinde nice Can'ların Coni oldugunu, nice Hasan'ların Hans olduğunu teker teker ifşa edeceğiz.

2023 hedefimiz  bu nedenle uykularınızı kaçırıyor. Bu sebeple sağa sola saldırıyorsunuz.

Bunların hepsi pek yakında... Bekleyin... Dünyanın kaç bucak olduğunu o vakit anlayıp göreceksiniz.

Neden mi?

Siz de biliyorsunuz ki Allah'tan başka kimseden korkmayan;

Haksızlıklara göz yummayacaktır.

Kimsenin emrine girmeyecektir.

Kullanılmayacaktır.

Kapalı kapılar ardında menfaat hesabı yapmayacaktır.

Milletine ihanet etmeyecektir.

Zararına da olsa doğruluktan ayrılmayacaktır.

Çünkü inancı;

Adaletli olmayı emrederken, haksızlık karşısında susarak dilsiz seytan olmayı, yalan söylemeyi, iftira atmayı yasaklıyor da ondan.

Hesap gününde alemlerin Rabbine hesap vereceğini biliyir da ondan.

Kula kulluğu reddediyor da ondan.

Böyle insanların vereceği hükümlere güvenip inanmıyorsanız insan oluşunuzu sorgulayınız. Çünkü "esfeli safilin" olan insanların varolduğunu ve bunların insani tüm vasıflardan soyutlanmış kişiler olduğunu yine Rabbimiz bildiriyor. Bu vasfı haizseniz zaten anlamazsınız. Çünkü iyi ile kötü olmanın sınırı tam da burasıdır.

Çakallık, kurt gelinceye kadardır. Batılın zevali Hakkın gelişiyledir.

İlk günü Cuma ile başlayan 2021 yılımızın tüm insanlığa hayırlı ve her gününün bayram tadında olmasını arzular; iyilerin hakim olduğu bir dünya  dilerim.