Ahlaki algı ve anlayışımızın sanal âleme yansıdığını söyleyebilir miyiz?
Bu sorunun veya sorgulamanın ardından muhtemeldir ki birçok okuyucudan şu haklı itirazları duyar gibi oluyorum:
Günlük yaşamımızda veya gündemimizde ahlak var mı ki sosyal medyada veya sanal âlemde olsun?
Anne ve babasına saygı göstermeyen bir evlat; sınırsız ve yapay bir alanda başkasının anne ve babasına karşı nasıl seviyeyi korur?
Aile bireylerine şiddet uygulayan bir kardeş veya sosyal çevresiyle barışık olmayan bir arkadaş; sanal iletişimde veya ilişkilerde sahici bir kardeş veya arkadaş olabilir mi?
Ticareti yalan dolan üzerine kurulu, sabıkalı bir esnafın; denetim mekanizmasının olmadığı ve az zamanda çok kişiye ulaşılan bir ortamı ne şekilde kullanacağı belli değil mi?
Saplantılı, silik, sönük karakterlerin; kimliklerin veya kişiliklerin genelde belirsiz olduğu bir mecrada sağlam ve sağlıklı bir iletişim kurabileceklerine inanır mıyız?
Gerçek hayatta bile kadına bakışı sorunlu ve sıkıntılı tiplerin hareket alanının daha geniş, daha rahat olduğu sosyal ağlarda neler yapabileceği aşikâr değil mi?
Maalesef doğrudur, ahlaki erozyonun bizleri sardığı, sarmaladığı, sarstığı, savurduğu, şaşırttığı.
Her ne olursa olsun meselemiz, eleştiriyorsak alternatif üretme gayemiz ve gayretimiz olmalı.
Kendi çapımız, çevremiz ve çehremiz doğrultusunda…
Sanal dünyada farklı bir yaklaşım, farkındalık uyandıran bir yönelim ve insani bir yöntemle hareket edebiliriz.
Kendimizden başlayabiliriz mesela.
Bunca aç ve açıkta insan varken dopdolu yemek masalarını ve şatafatlı evlerimizi paylaşmazsak olmaz mı?
Eşimize, çoluk çocuğumuza özgü halleri, hiçbir şeyimiz olmayanların gözünden ve gönlünden sakınmamız gerekmez mi? Özgürüm (!) diyorsak o da farklı bir durum?
Yeni doğduğunda çocuğumuzu, hasta yatağındayken kendimizi veya yakınlarımızı sergilemek doğru mu? Hadi paylaşım yapmak istedik diyelim: yazı kâfi değil mi? Görsele ne hacet? Bir de her fotoğrafı her yerde ve her şekilde yaymanın sakıncaları yok mu?
Yeni aldığımız arabayı, arsayı, ayakkabıyı … paylaşmak sonradan görmüşlüğümüzün ve maddeci kimliğimizin dışavurumu değilse nedir?
Kutsal mekânlarda hatıra amaçlı dozunda ve düzeyinde fotoğraf veya video çekilebilir. Lakin seri haldeki paylaşımlar veya süreklilik arz eden canlı yayınlar huşuyla ibadet etmemize mani değil midir? Bir de bu paylaşımlara maruz kalanlarda uyandırdığımız çağrışımı da düşünmemiz gerekmiyor mu?
Dikkat edelim paylaşımlarımız, perişanlığımız olmasın.
Nihayetinde, sanalda netlik ve nitelik kazanmak için ilahi gözetim altında olduğumuzu unutmamalıyız.