Davamız, derdimiz ve duamız olmalıdır, Kudüs.Çünkü zaman ve mekân ancak Allah‘ın vermiş olduğu değerle kıymetlenir. Nitekim Rabbimiz Mescid-i Aksa ve çevresini mübarek kılmış, (İsra, 17/1) bu bölgeyi ‘’mukaddes toprak’’ (Maide, 5/21) ve ‘’iyi, güzel bir yer’’ (Yunus, 10/93) olarak nitelemiştir. Böylece bereketin merkezi ve yaratılış kadar kadim olan bu şehir, ilahi kelamdaki sureler ile ayetlerin tecelligâhıdır.
Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı barındıran Kudüs, bizler için Mekke ve Medine’den sonra üçüncü mukaddes şehirdir. En eski ikinci mabet, ziyaret etmek amacıyla gidebileceğimiz üçüncü mescittir.
Semaya açılan en yakın kapıdır, aslında Mescid-i Aksa. Devamlı açıktır bu kapı semada farz kılınan namazla. İsra ve Miraç mucizesi de şahittir buna.Peygamberlerin namazgâhıdır, nitekim Mescid-i Aksa.
Hz Peygamberin hadislerine ve Kur’an’da kıssaları anlatılan peygamberlerin mucizelerine ev sahipliği yapmış, bu kutlu belde kıyamete kadar bizlerin davası olarak kalacaktır.
Bizler için Kudüs, geçmişten günümüze ribat ve cihat yurdudur. Bu direnişte kimler yoktu ki? Araplardan Hz Ömer, Kürtlerden Selahaddin-i Eyyubi, Türklerden İmamuddin Zengi ve Nureddin Mahmut, Memlüklülerden Zahir Baybars…
Böylece İslam ümmetinin ortak değeri ve hafızası olan Kudüs davası, Osmanlıdan günümüze kadar nesilden nesile intikal etti. Geleneğimizde, genlerimizde ve gündemimizde var olan Kudüs, sadece bir halkın kurtuluş mücadelesi değil, ümmetin onuru, umudu, kaderinin fecridir. Ayrıca ibadi bir sorumluluk, ertelenemez bir farizadır.
Bugünlerde Müslümanların kanayan bir yarası olmaya devam eden acı ve gözyaşlarıyla andığımız mazlum ve mağdur Mescid-i Aksa, ümmetin ortak meselesi ve imtihanıdır.
Evet, Kudüs, bir aynadır. Bu aynada kendimizle yüzleşmemiz gerek. Bir buçuk milyarı aşkın İslam dünyasından bu mevzuda hiçbir ortak tavır yok. Üç tarafında işgalci İsrail, diğer yanda darbeci Mısır hükümetiyle tam bir abluka altında. Bu haliyle kendi kaderine terk edilmiş, kin, kan, kıyım ve katliama maruz kalmış. Yeraltından ve yerüstünden kuşatılmış, kalplerin en yaralı, boyunların en bükük olduğu mahzun yetimler gibidir, Mescid-i Aksa.
Her türlü mağduriyet ve mazlumiyete rağmen mukavemet devam etmekte. Kan, mürekkep, ter ve gözyaşıyla harmanlanan bu savaşta Nebi’nin müjdesi gereği taşlar, ağaçlar, kuşlar bile bizden taraf olacaktır günü geldiğinde.
Yüreğimizden dilimize dökülen dua ve niyazımız:
Ey Kuddüs olan âlemlerin Rabbi!
Feraha ve felaha kavuştur harem-i ismetimiz olan Kudüs’ü!
Ve bizleri Mescid-i Aksasız bırakma! Nakşeyle sevgisini yüreklerimize!