8,5 milyon nüfusa sahip, İsrail. Türkiye’nin bir şehri kadar… Nüfusu az, nüfuzu çok…
Kapladığı yer küçük, karıştırdığı topraklar ve çatıştırdığı topluluklar büyük…
İsrail’in çıkarlarına karşı olan herkes ve her kesim bir çıkmazda…
Dinlerin odağı Filistin’de, Mescid-i Aksa yer altı ve yer üstünden saldırıların odağında…
Kültür ve medeniyet otağı Filistin’de,tarihsel gerçekler silinmeye;kan, ter ve gözyaşıyla harmanlanan bir halk sindirilmeyeçalışılmakta…
Peygamberler ocağı Filistin’de, nice ocaklar sönmekte… Tüten ocaklara ise Yahudiler yerleştirilmekte…
Nitekim Yahudi asıllı Hollywood’un ünlü yönetmeni ve sanatçı Dustin Hoffman:’’ İsrail doğdu, insanlık öldü.’’ diyerek hakikati dillendirmiş, delillendirmişti.
Ve İsrail paslı bir hançer gibi göğsümüze saplanmış, peyderpey hedefine ve hayaline ulaşmakta…
Buna karşın iki milyara yakın İslam âlemi ne durumda ve neler yapmakta?
Nüfusu çok, nüfuzu az.
Kapladığı alan fazla, kapsayıcılığı az.
Bu silik ve sönük hal sömürgeciler ve Siyonistler için cesaret,Müslümanlar için zillet…
Ümmet, mesele Kudüs oldu mu gayretli,lakin liderler gayesiz…
Taban duyarlı ve değerli, tavan ilkesiz ve değersiz…
Hiçbir meselesini kendi çözemeyen, hatta görüşmek üzere dahi bir araya zar zor gelebilen, onda da idare-i maslahattan öteye gidemeyen İslam âleminin liderleriyle kalbimize saplanan paslı hançeri -İsrail’i- nasıl söküp atacağız?
Siyonistlere en sert tepkiyi gösteren ülkelerden olan Türkiye bile İsrail’le imzaladığı anlaşmada Ankara ve Kudüs ifadelerine yer vermedi mi? Ne demek bu ve neye yol açar bu tablo?
Sadece bir örnek, İsrail Dışişleri Başkanlığı:‘’ Osmanlı Devleti günleri geçti, geride kaldı. Kudüs İsrail’in başkentidir, öyle kalacaktır…’’
İsrail, Filistin topraklarını işgal ve istila ederken, kutsallarımızı çiğnerken Arap veya İslam ülkelerinin liderleri itirazdan başka bir şey yapabildiler mi? Müslüman ülkelere ambargo kararı alan liderler, işgalci İsrail’e karşı ne yapmaktalar?
Müslüman halklar üzerine düşeni yapmaktalar: basın açıklamaları, mitingler, yürüyüşler, kınamalar, maddi yardımlar…
Müslümanların yöneticileri ve liderlerinde eksik olan: soylu bir öfke, somut yaptırımlar, sağlıklı işbirliği…
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, meseleyi özetliyor aslında:
“Gazze’de öldürülen çocukların katili İsrail devletine önce dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler dur demeli; katil devletlerini ilk Yahudiler kınamalı. Filistin’de Müslüman, Hıristiyan, farklı din ve kültürlerden insanlar var.
İkinci çağrım, bölgedeki Arap halkına ve liderlerine… Ne zamana kadar bu katliama sessiz kalacaksınız? Filistinli kardeşlerinizin katliamını izlemeye devam mı edeceksiniz?
Arap halkları ne zaman uyanacak? ...ve Arap liderleri…
Ne zaman uyanıp Filistin halkının sesine ses vereceksiniz?
Yerin dibine batsın resmî açıklamalarınız!
Yerin dibine batsın uluslararası protokolünüz!
Artık harekete geçmelisiniz!
Filistin halkının katillerine cevap vermelisiniz!
Durdurmalısınız!
Venezuela Devlet Başkanı olarak size sesleniyorum: Yeter artık!
Resmî açıklamalarınızdan öteye gidemiyorsunuz, o kadar.
Ses tonumdan ötürü kusuruma bakmayın. Çok derinden konuşuyorum.
İçimde saklı olan acı ve öfke, beni bu şekilde konuşturuyor.
Filistin halkına yapılan katliama seyirci kalmak bana acı veriyor.
Artık ölümlere alışmışlar…
Dünya, bu katliam karşısında kör ve sağır olmuş!
Çoğu korkak liderler de resmi bir yazı geçip, olaylardan üzüntü duyduklarını belirtip kınıyor o kadar.
“Saldırıyı lanetliyoruz…” Sadece bu…
“Çok endişe duyuyoruz.” Bir de bu…
Mesele bitiyor onlar için…
Oysa asıl endişelenen, kolunu kaybeden Filistinli çocuklardır. Çocuklarını kaybeden ailelerdir. Sözde yasaklanan misket bombalarının, başlarına ne zaman yağacağından endişe duyan Filistinli çocuklardır.
Yeter artık!
Artık yeter!
Venezuela artık yeter diyor!
Chavez’in Bolivarcı Venezuelası, Filistin halkına yapılan katliama artık yeter diyor!
Birleşmiş Milletleri, Filistin konusunda adaleti sağlamaya çağırıyorum!
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni, adaleti sağlamaya çağırıyorum!
Adalet!”